Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

KÖLN (AA) - Almanya'da Hessen eyalet hükümeti ile Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) arasında okullarda "İslam din dersi eğitimi" konusundaki işbirliğinin devam edeceği bildirildi.

 

Hessen Eyaleti Kültür ve Eğitim Bakanı Alexander Lorz, okullarda İslam din derslerinin DİTİB işbirliğiyle verilmesi konusundaki anlaşmanın uzatıldığını ve bu kararın 3 bağımsız bilim insanının hazırladığı bilirkişi raporunun sonuçlarına dayandığını açıkladı.

Hessen DİTİB Eyalet Birliğinden yapılan yazılı açıklamada, 2013-2014 eğitim öğretim yılından bu yana eyaletteki devlet okullarında İslam din dersi eğitimi veren birliğin, 10. sene sonunda bu işbirliğinin sürdürülmesini memnuniyetle karşıladığı belirtildi.

 

İslam din dersine ek olarak, öğrenci, öğretmen ve velilerin istekleri doğrultusunda Hessen Kültür Bakanlığı ile yapıcı ve güvenilir ortaklığın kararlı şekilde sürdürüleceği kaydedilen açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

"İslam dini eğitimi, Hessen üniversitelerinde eğitim almış din dersi öğretmenleri ve devlet tarafından onaylanmış müfredatlar doğrultusunda verilmekte olup, devlet denetimine tabidir. Din eğitimi, bağımsız uzmanlarca okul pedagojisi, yöntemsel ve mesleki boyutlarda genel olarak olumlu bir değerlendirme almaktadır."

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de “Savaşı ve saldırganlığı durdurun” sloganıyla Filistin’e destek gösterisi düzenlendi.

Alexander Meydanı’nda Filistin ile dayanışma göstermek ve Gazze’deki savaşın durması için bir araya gelen binlerce kişi, Almanya Dışişleri Bakanlığı önünden Potsdamer Platz Meydanı’na kadar yürüdü.

 

“Savaşı ve saldırganlığı durdurun” sloganıyla düzenlenen gösteride “Gazze’deki çocukları kurtarın”, “Teşekkürler Güney Afrika”, “Ateşkes şimdi” ve Filistinlilerin hakkı da insan hakkıdır” yazılı dövizler ile Filistin ve Güney Afrika bayrakları taşındı.

“Filistin’e özgürlük”, “Bombalamayı durdurun” ve "Almaya finanse ediyor, İsrail bombalıyor” sloganları atan göstericiler, Friedrich Caddesi’ndeki Starbucks şubesinin önünden geçerken mağazadakilere “Utanın!” diye bağırdı. Polisin mağaza önünde önlem almış olması dikkati çekti.

Gösteriye katılan Hans-Henrick Brauer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail’in tepkisini tamamen abartılı bulduğunu belirterek, “Bu, soykırıma doğru gidiyor ve ölçülü değil. Bu, artık kendini savunma değil. Bu, gerçekten soykırım sınırında.” dedi.

 

Güney Afrika’ya Uluslararası Adalet Divanına (UAD) soykırım davası için başvurmasından dolayı müteşekkir olduğunu ifade eden Brauer, “Orada dünyadaki barışçıl insanlar için bir uyanış çağrısı bekliyorum. Bu savaşı durdurmamız lazım. Müzakerelere ihtiyacımız var. İkisi (İsrail ve Filistin) için vatana ihtiyacımız var. İki devletli politikadan yanayım.” şeklinde konuştu.

Brauer, Almanya’nın UAD'de İsrail’in yanında yer almasını nasıl değerlendirdiğine ilişkin soru üzerine, “Almanya'nın şu anda uluslararası politikada aldığı rolün gerçek bir felaket olduğunu düşünüyorum. Daha güçlü olacağımıza ve hükümetimize sınırları göstereceğimize inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Öte yandan, gösteri sırasında yoğun güvenlik önlemleri alındı.​​​​​​​

 

 

BERLİN (AA) - Almanya’nın "tek Çin" politikası bağlamında Tayvan ile ilişkilerini geliştirmek istediği bildirildi.

Almanya Dışişleri Bakanlığından, Tayvan’daki başkanlık seçimlerine ilişkin yapılan yazılı açıklamada, gerçekleştirilen özgür ve barışçıl seçimlerin bu ülkede demokrasinin ne kadar köklü, seçmenlerin de demokratik değerlere ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha gösterdiği belirtildi.

 

Tüm seçmenlerin, seçimlere katılan adayların ve seçilenlerin kutlandığı açıklamada, "Almanya, Tayvan ile birçok alanda yakın ve iyi ilişkiler sürdürüyor ve bunları tek Çin politikası bağlamında daha da geliştirmek istiyor." ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, Tayvan Boğazı'nda barış ve istikrarın bölge ve ötesi için büyük önem taşıdığı vurgulanarak, "Almanya, statükonun korunmasından ve güven tesis edilmesinden yana. Statükonun değiştirilmesi ancak barışçıl yollarla ve karşılıklı mutabakatla olabilir. Her iki tarafın da diyaloğun yeniden başlatılması yönündeki çabalarını sürdüreceğini ümit ediyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.

 

Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Tayvan'daki başkanlık seçimleri, iktidardaki Demokratik İlerici Partinin (DPP) adayı, görevdeki Başkan Yardımcısı Lai Ching-te'nin zaferiyle sonuçlanmıştı.

Trier Üniversitesinin yemekhanesinin duvarına çizilen grafitinin üzeri saatler içinde kapatıldı.
 

BERLİN (AA) - Filistin yanlısı birçok gösterinin, "nehirden denize" sloganının ve öğrencilerin Filistin şalı ve Filistin bayraklarının yer aldığı çıkartmalar taşımasının antisemitizmle mücadele gerekçesiyle yasaklandığı Almanya'da son olarak "Gazze'de soykırımı durdurun" grafitisinin de üzeri "antisemitik" bulunduğu gerekçesiyle kapatıldı.

Trier Üniversitesi Disiplinlerarası Antisemitizm Araştırma İnisiyatifince yapılan açıklamada, üniversitede yemekhanenin duvarına 10 Ocak gecesi "Gazze'deki soykırımı durdurun" ifadesinin yer aldığı grafitinin çizildiği bildirildi.

Burada kullanılan ve İsrail’e karşı bir suçlama olarak ileri sürülen "soykırım" teriminin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından "ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu tamamen veya kısmen yok etme niyeti" olarak tanımlandığı belirtilen açıklamada, "İsrail'in Gazze Şeridi'nde kendisini savunma amacıyla yaptığı eylemlerin soykırım olarak tanımlanmasının, İsrail'i şeytanlaştırma girişimi ve böylelikle İsrail bağlantılı antisemitizm olarak yorumlanmaktan başka şekilde açıklanamayacağı" savunuldu.

Açıklamada, grafitideki yazı formundan bunun solcu antisemitik gruplarca yapıldığının anlaşıldığı iddia edilerek "Birkaç hafta önce aldığı kararla kendisini her türlü antisemitizme karşı konumlandırmakla ve İsrail ile dayanışma göstermekle kalmayıp birkaç saat içinde grafitinin üzerini kapatan üniversite yönetiminin hızlı müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.” ifadesi kullanıldı.

 

- Almanya'nın Holokost sorumluluğu

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, 7 Ekim sonrasında İsrail'e kayıtsız şartsız destek vermelerini, ülkesinin Holokost'tan kaynaklanan tarihi sorumluluğuna bağlamıştı.

Alman hükümeti, ülkede Filistin'e destek gösterilerini antisemitizmle mücadele gerekçesiyle engellerken de aynı nedeni öne sürmüştü.

Ülkede bu süreçte Filistin yanlısı 100'den fazla gösterinin düzenlenmesine izin verilmezken başkent Berlin'de öğrencilerin Filistin şalı ve Filistin bayraklarının bulunduğu çıkartmalar taşıması yasaklanmıştı.

 

Bavyera eyaletinde ise Filistin yanlısı gösterilerde kullanılan "Nehirden denize kadar Filistin özgür olacak" sloganı, "antisemitik" olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştı.

Almanya'nın Saksonya-Anhalt eyaletinde ise vatandaşlık başvurusunda bulunanlara "İsrail'in var olma hakkı"nı desteklediklerini beyan etmeleri şartı getirilmişti.

İsrail'i 7 Ekim sonrasında ziyaret eden ilk yabancı hükümet başkanı, Almanya Başbakanı Scholz olmuştu.

İsrail'in Berlin Büyükelçisi Ron Prosor, 7 Ekim'den bu yana verdiği koşulsuz ve sınırsız desteğin ardından Almanya'nın, ülkesinin "Avrupa'daki en iyi müttefiki haline geldiğini" açıklamıştı.

 

- Adalet Divanında soykırımla suçlanan İsrail'e ilk destek açıklaması Almanya'dan gelmişti

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin başvurusuyla, Gazze'de Filistinlilere soykırım uyguladığı suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanında (UAD) yargılanmaya başlanan İsrail'e ilk destek açıklaması da Almanya'dan gelmişti.

Alman hükümet sözcüsü Steffen Hebestreit tarafından 12 Ocak'ta yapılan yazılı açıklamada, UAD'de Güney Afrika tarafından İsrail'e yöneltilen "soykırım" suçlamasının hiçbir dayanağının olmadığı iddia edilmişti.

 

Almanya'nın geçmişindeki Holokost suçu nedeniyle 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi Sözleşmesi'ne bağlı olduğu ileri sürülen açıklamada, bu sözleşmenin "uluslararası hukukun temel bir aracı" olduğu ve "siyasi bir araç haline getirilmesine karşı çıkıldığı" kaydedilmişti.

Açıklamada, Almanya'nın UAD'nin çalışmalarını desteklediği ve ana davada üçüncü taraf olarak İsrail lehine müdahillik niyeti taşıdığı belirtilmişti.

 

- Almanya'nın soykırımına uğrayan Namibya, İsrail'e destek açıklamasına sert tepki göstermişti

Almanların soykırımına uğrayan Güney Afrika ülkelerinden Namibya, Berlin hükümetinin Uluslararası Adalet Divanında İsrail'i savunmasını eleştirerek, "Almanya'nın, ahlaki olarak Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'ne bağlılığını ifade edemeyeceğini" açıklamıştı.

Namibya Cumhurbaşkanlığından dün yapılan açıklamada, Almanya'nın 20. yüzyılın ilk soykırımını Namibya toraklarında gerçekleştirdiği, halen bu suçun sorumluluğunu tam olarak üstlenmediği hatırlatılmıştı.

"Namibya, Almanya'nın ırkçı İsrail devletinin Gazze'deki masum sivillere yönelik soykırım niyetini desteklemesini reddediyor." ifadesine yer verilen açıklamada, Cumhurbaşkanı Hage Geingob'un Almanya'nın İsrail'e karşı açılan soykırım davasını reddetmesinden ötürü derin bir endişe duyduğu, Alman hükümetinin İsrail'in Gazze'de işlediği soykırımcı eylemlerini savunduğu kaydedilmişti.

"Almanya, ahlaki olarak Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'ne bağlılığını ifade edemez." değerlendirmesinde bulunulan açıklamada, İsrail'in Gazze'de işlediği suçların soykırıma eş olduğu ve savaş suçlarının uluslararası insan hakları örgütleri tarafından da ortaya konulduğu vurgulanmıştı.

Açıklamada, Geingob'un 31 Aralık 2023'te yaptığı çağrı yinelenerek şunlar kaydedilmişti:

"Barışsever hiçbir insan, Gazze'de Filistinlilere karşı yürütülen katliamı görmezden gelemez. Bu bağlamda Geingob, Alman hükümetine, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'in soykırım eylemlerini savunmak ve desteklemek üzere üçüncü taraf olarak müdahil olma yönündeki zamansız kararını yeniden gözden geçirme çağrısında bulunuyor."

 

- Namibya soykırımı

Namibya soykırımı, sömürgeci Alman güçleri tarafından 1904-1908 yıllarında yerli Herero ve Nama halklarına karşı gerçekleştirildi.

Sömürgecilere karşı direnen halkların hedef alındığı soykırımda en az 65 bin Heroro ve 10 bin Nama hayatını kaybetti.

Soykırım neticesinde Herorolar nüfuslarının en az yüzde 70'ini, Namalar ise en az yüzde 50'sini yitirdi.

Almanya, Namibya’da işlenen suçların soykırım olduğunu 2021'de kabul etse de tazminat ödemekten kaçınmıştı.

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletine bağlı Essen şehrinde inşaatı tamamlanan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii, dualarla ibadete açıldı.

Açılış törenine; Essen Başkonsolosu Taylan Özgür Aydın, DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Essen Bölge Belediye Başkanı Doris Eisenmenger, DİTİB’den Essen Dini Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Halil Karaman, Eyalet Bölge Birliği Başkanı Özkan Güler ve bölge birliği yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve kilise temsilcileri, çevre DİTİB derneklerinin yöneticileri ile Essen’de yaşayan Alman ve Türk sakinler katıldı.

 

1977 yılında kurulan Essen DİTİB Merkez Camii, yaklaşık 3 bin 500 metrekare alan üzerine yaklaşık bin 600 metrekare ibadet alanına sahiptir. Ayrıca, zeminden 14 metre yüksekliğinde ve 34 metre çapında merkezi bir kubbeden oluşmaktadır. 500 üyeli bir cemaate sahip olan cami, ailelere ve çocuklarına dini bir yuva ve Cuma günleri ve resmi tatillerde yaklaşık 700'e yakın Müslümana ibadet etme imkanı sunmaktadır.  Cami bünyesinde çok amaçlı toplantı salonu, sosyal etkinlik alanları, kütüphane, gasilhane ve modern dersliklerin yanı sıra gençlere, yetişkinlere ve kadınlara özel lokal, anaokulu sınıfı gibi hizmet birimleri ile tam donanımlı bir de mutfağı bulunmaktadır. Cami içi, klasik ve modern mimariyi bir araya getiren tavan süslemeleri ile öne çıkmaktadır. Zemin, özel dokuma halı ve orta göbekte 15 metre çapında özel desenli bir döşeme ile kaplıdır. Mihrap, mimber, sütün kemer ve kubbe içi renkli LED aydınlatma ile mekâna ayrı bir atmosfer kazandırılmıştır. Isıtma yenilenebilir enerji sistemi ile sağlanmıştır. Ayrıca, yaşlı ve engelliler için de asansör düşünülen camide cemaati için 100 araçlık park yeri tahsis edilmiştir.

 

Eyaletin dördüncü büyük şehri olan Essen’de fabrikadan dönüştürülerek inşa edilen DİTİB Merkez Camii’nin inşaatı yaklaşık 10 yıl sürdü.

Açılış töreni Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından dernek başkanı Muzaffer Bilgin selamlama konuşması ile başladı. Cami müştemilatı hakkında bilgi veren Bilgin, Essen şehrindeki yerel yöneticilere, sakinlere ve caminin yapımına maddi ve manevi katkıda bulunanlara teşekkürlerini sundu.

Essen Bölge Belediye Başkanı Doris Eisenmenger, Essen DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Halil Karaman ve Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği Başkanı Özkan Güler, caminin alımından restorasyon çalışmasına kadar emeği geçenlere teşekkür etti.

 

Camilerin karşılıklı hoşgörü, empati ve toplumsal barışın yaşatıldığı mekanlar olduğuna vurgu yapan DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, “Camiler toplanma, konuşma, tanışma, fikir alışverişinde bulunma, ortak hareket ve birbirini kabul etme ve çoğulculuk yerleridir. Bu topluluk 1977'den beri, yani neredeyse 50 yıldır var. Essen’de inşa edilen cami, yaklaşık 50 yıllık tarihinde üç kez taşınmıştır. Hepsinde ibadethanelerin ortak noktası umut, güven ve itimat yeri olmuştur. Müslümanlar Essen'de dört kuşaktır dini yaşamın bir parçasıdırlar. Bu eser Essen’e zenginlik katmıştır. Cami cemaati yardım ederek, dayanışma göstererek bu camiyi inşa ettiler. Bu nedenle birlikte yaşamın inşası için yerel yönetim, siyaset ve şehir toplumu bu yönde karar vermiştir. Hepsine çok teşekkür etmek istiyorum. Bu destek olmasaydı, projenin gerçekleştirilmesi mümkün olmayabilir. Bu güvene dayalı işbirliğinin devam edeceğinden eminim, her düzeyde toplum bundan eminim” diye konuştu.

 

Almanya’nın en büyük Müslüman dini cemaati olarak DİTİB, daima insanların ve toplumun tamamının refahını ve huzurunu gözeten bir kurum olduğuna vurgu yapan Kuzey, konuşmasını şöyle tamamladı: “DİTİB, 40 yıllık dernek geçmişi, deneyim ve bilgi birikimi ve yarım asrı aşkın süredir bu ülkede kök salmış ve inanç, kültür ve deneyim bakımından zengin bir çalışma ve hizmet alanına sahiptir. DİTİB, özellikle sosyal, gençlik, kadın ve yaşlılara yönelik çalışmalarının yanı sıra İslam din dersleri, İmam eğitimi, burs programları, manevi rehberlik veya mültecilere yardım gibi konularda da toplumsal barışa ve Müslümanların katılımına yönelik önemli katkılarda bulunan bir kurumdur. DİTİB Genel Merkez olarak tarihimiz ve gelişmelerimizle gurur duyuyorum. Yarım asrı aşkın süredir bu ülkede deneyim, bilgi ve birikimine sahip olan DİTİB teşkilatı ve onun bir şubesi olan bu cami derneğimiz, köprü vazifesinden öte ortak geleceğe yol gösteren bir eserdir. Bu eser gerek Essen gerekse Almanya için, herkes için bir kazanım ve temeldir. Bu külliyenin inşasından bugüne gelinceye kadar destek sunan, yardımlarını esirgemeyen herkese teşekkür ediyorum.”

 

 

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, caminin yapımı ve hayata geçirilmesinde emeği geçenler adına dernek başkanı Muzaffer Bilgin’e plaket takdim etti.

Camilerin birlikte yaşama kültüne zenginlik katan mekanlar olduğuna dikkat çeken Essen Başkonsolosu Taylan Özgür Aydın, “Essen Merkez Camii yönetimine, gençlik ve kadın kollarına verdikleri emek ve gerçekleştirdikleri etkinlikler için gönülden teşekkür ediyorum. Merkez Camii’nin inşası ne kadar uzun süreci ve uykusuz gecelerin ardından nihayet büyük bir mutlulukla caminin açılışını gerçekleştiriyoruz. Camiler sadece ibadet edilen yerler değil, aynı zamanda sosyal kaynaşma mekanları olarak da hizmet veren mekanlardır. Caminin alımında ve bugün açılışı gerçekleştirdiğimiz hale getirinceye kadar destek veren herkese özellikle teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Gelecek nesillerimize ve çocuklarımıza kalıcı bir eser bırakmanızın da haklı gururun yaşanıldığını görüyorum. Essen Merkez Camii’nin toplumumuza ve kente yaşayan Müslümanlara hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

Konuşmaların ardından Essen Merkez Camii’nin açılış kurdelesi dualar eşliğinde kesildi. Tören, caminin davetliler tarafından gezilmesiyle sona erdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tur operatörü Bentour, yolcuların havalimanından otele ve otelden hava limanına daha hızlı ulaşmasına olanak tanıyan yeni bir kampanya başlattı.

Almanya, Avusturya ve İsviçre’de Türkiye spesiyalisti olarak faaliyet gösteren Türk tur operatörü Bentour, yolcuların havalimanından kalacağı otele ve otelinden havalimanına daha hızlı ulaşmasına olanak tanıyan ‘Hızlı Transfer’ kampanyasını başlattı. 

Kısa bekleyiş süreleri ile transfer sürelerinin rahat bir tatil için son derece önemli olduğunu belirten şirket özel transfer hizmetini karşılayacak ekonomik olanağa sahip olmayan misafirlerine de varış noktasına daha hızlı ulaşma imkanı sunacağını açıkladı.

 

Buna göre, Ocak ve Şubat aylarında yapılan ve 31 Ekim 2024 tarihine kadarki Antalya varışlı paket tur rezervasyonu yapanların transfer araçları,  havalimanından otele ve otelden havalimanına giderken en fazla bir noktada duracak. VIP transfer sahibi misafirler ise durak olmaksızın varış noktasına ulaşabilecek. 

Hızlı, güvenli ve sorunsuz hizmet sözleri olduğunu belirten Bentour CEO’su Deniz Uğur,  "Hızlı transferimiz hem havalimanındaki bekleme hem de yolculuk süresini kısaltıyor. Bu sayede misafirlerimiz varış noktalarına mümkün olan en kısa sürede ulaşacaklar.” dedi.

 

Eğitimli kadorolar ile yola çıkması daha ilk günden kendisine hedef olarak belirleyen Saadet Avrupa yönetimi, Avrupa’nın önemli metropollerinde eğitim seminerlerine hız verdi.

 

Yaklaşan mahalli seçimler ile ilgili bir yandan siyasi arenada ses getiren adaylarını açıklarken diğer yandan doğru bilgilenen donanımlı kadolar ile yola çıkmanın da çalışmalarını yapıyor.

 

Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami Temel tarafından yapılan açıklamada, “Doğru bilgilenen insanımızın kaliteli çalışmalar yaparak milletimizin sorunlarına daha samimi çözümler ütreteceğine inanıyoruz. Bu bağlamda alanında Türkiye’nin en yetkin eğitimcileri olan ve siyaseti millet için yapan kadrolardan Ersan Bilgin (Saadet Partisi Eğitim Başkanı), Muhittin H. Yıldırım (Saadet Partisi, Yüksek İstişare Kurulu Üyesi), Mahmut Arıkan (Teskilat Başkanı, Kayseri Milletvekili) ve Mesut Doğan (Saadet Partisi Genel Sekreteri, Ankara Milletvekili) Avrupa’nın ulaşımı kolay olan Düsseldorf, Dortmund, Müsnter, Essen, Köln, Londra, Brüksel, Anvers, Rotterdam, Amsterdam, Paris ve Centre şehirlerinde vatandaşlarımız ile buluşacaklardır” şeklinde konuştu.

 

Başkan Samet Sami Temel devamla, “Saadet Avrupa Avrupa’nın sanayi ülkelerinin soğuk şehirlerinde yor şartlarda özünü kaybetmeden yaşayan Müslüman Türk insanının yaşadığı zorlukları en iyi bilen siyasi harekettir. Bu bağlamda insanımız ile gözgöze geldiğimiz ilk dakikadan itibaren ortaya çıkan samimiyete bedeli ne olursa olsan sadık kalacağız. İnancımız, kalbimiz ve gömleğimiz hiç değişmeden hep milli kalmaya devam edecektir. Bu millete saadet yakışır” dedi.

 

 

Hessen Eyaleti devlet okullarında İslam din derslerine Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Hessen Eyalet Birliği iş birliği içinde devam edeceğini kararlaştırdı.

 

Hessen Eyaleti Kültür ve Eğitim Bakanı Alexander Lorz (CDU), İslam din dersleri konusundaki kararının üç bağımsız bilim adamının yaptığı yeni bir bilirkişi raporunun sonuçlarına dayandığını duyurdu.

Hessen DİTİB Eyalet Birliği yeni raporla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada; Hessen Kültür Bakanlığı'nın anayasanın sorumluluk alanı içinde, Hessen DİTİB Eyalet Birliği, 2013/14 eğitim-öğretim yılından bu yana Hessen'deki devlet okullarında İslam din dersi sunduğunu, 10’uncu yılını kutlayan bu dönemde, Hessen Kültür Bakanlığı'nın son kararıyla, bu ortaklığın sürdürülmesini memnuniyetle karşılandığı ifade edildi.

 

Hessen DİTİB Eyalet Birliği tarafından yapılan açıklamada, şöyle dendi: ‘’Hessen Kültür Bakanlığı'nın talebi üzerine sunulan ve ortaklığın sürdürülmesine dair nihai kararın temelini oluşturan bilirkişi raporlarının bilimsel sonuçları, Hessen DİTİB Eyalet Birliği‘nin İslam Dini Eğitimi'nde 10 yıldan fazla süredir yaşanan uygulama ve Hessen DİTİB'in dini cemaat gerçekliğini temel alarak anayasa ile uyumluluğunu yansıtmaktadır. Bu bağlamda, din eğitimi ve iş birliği ortaklığına dair zaman zaman duygusal olmayan tartışmaların, yeniden nesnel ve uzmanlık odaklı bir yola taşınmasını umuyoruz.

İslam Dini Eğitimi, Hessen Üniversitelerinde eğitim almış olan Hessen'in din dersi öğretmenleri ve devlet tarafından onaylanmış müfredatlar doğrultusunda verilmekte olup devlet denetimine tabidir. Sünni-İslam ilkelerine uyum, Hessen DİTİB Eyalet Birliği sorumluluğundadır.

 

Din eğitimi, bağımsız uzmanlar tarafından okul pedagojisi, yöntemsel ve mesleki boyutlarda genel olarak olumlu bir değerlendirme almaktadır. Bu, dini eğitimin, özgür toplumumuzun, Hessen'deki Müslümanların anayasal taleplerinin korunmasına ve hayata geçirilmesine katkıda bulunduğu anlamına gelir.

Hessen DİTİB Eyalet Birliği, yürütülen İslam din dersine ek olarak, öğrenciler, öğretmenler ve velilerin istekleri doğrultusunda Hessen Kültür Bakanlığı ile yapıcı ve güvenilir bir işbirliği ortaklığını kararlı bir şekilde sürdüreceğini teyit eder.“

 

Hessen DİTİB Eyalet Birliği Başkanı Salih Özkan da karardan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, ‘’Hessen Kültür Bakanlığı'nın son kararıyla, bu ortaklığı sürdürme kararını ve koruma çabasını memnuniyetle karşılıyoruz“ dedi.

 

Die Bundestagsabgeordneten Markus Hümpfer und Helge Lindh informierten über die Bemühungen der Bundesregierung in Bezug auf Migration.

Das Thema Migration bewegt, polarisiert und erhitzt die Gemüter vieler Bürgerinnen und Bürger. Wie soll die Integration in die Gesellschaft und die Arbeitswelt gefördert und gefordert werden? Wie müssen Asylverfahren, Ausweisung und Rückführung in der Zukunft praktikabel geregelt werden? Diese Fragen stellten sich der Berichterstatter der SPD-Bundestagsfraktion für Asylrecht, Rückführungen und Duldungen, MdB Helge Lindh, und der Schweinfurter SPD-MdB Markus Hümpfer am 10. Januar im fast voll besetzten Pfarrsaal Christkönig am Bergl.

"Es geht uns als SPD-Bundestagsfraktion um Lösungen, um irreguläre und illegale Migration zu bekämpfen und gleichzeitig Lösungen zu finden, die Chancen der Zuwanderung zu nutzen", so der Wuppertaler Migrationsexperte Helge Lindh. "Die Realität ist, dass sich Migranten meist unabhängig von den sogenannten Pull-Faktoren auf die Reise aus Krisengebieten begeben. In der Türkei hängt das von den letzten Wahlen und der Situation in den Erdbebengebieten ab, in Afghanistan beispielsweise mit der Machtübernahme der Taliban." Deswegen gibt es aktuell Verhandlungen mit vielen Nachbarstaaten für Rückführungsabkommen, wie beispielsweise mit Tunesien, Marokko oder Algerien. Es muss in der Zukunft einerseits darum gehen, wie man die Migration nach Deutschland regelt, und andererseits die Integration der bereits Angekommenen verbessert. Mit dem sogenannten Rückkehrverbesserungsgesetz wird die Abschiebung restriktiver werden, indem Abschiebegründe umfassend erweitert werden, beispielsweise aufgrund von Kriminalität und Schleusertätigkeit, sowie durch die Anhebung der Abschiebehaft und die Verlängerung des Abschiebestatus. Mit dem Chancenaufenthaltsgesetz erhalten Migranten schneller einen Aufenthaltstitel, sofern sie nachweisbar ihren Lebensunterhalt sichern können, um die Integration vor allem in den Arbeitsmarkt zu verbessern.

Um die Integration weiter zu erleichtern, wird im neuen Staatsangehörigkeitsrecht Migranten der Zugang zur deutschen Staatsbürgerschaft erleichtert, wobei die Option der doppelten Staatsbürgerschaft Anreize zur Einbürgerung schaffen soll. Gleichzeitig werden die Voraussetzungen für die deutsche Staatsbürgerschaft verschärft und ausgeschlossen, wenn man straffällig geworden ist oder von Transferleistungen abhängig ist. Das neue Fachkräfteeinwanderungsgesetz soll mit niedrigeren bürokratischen Hürden und einem Punktesystem die Arbeitsaufnahme in Deutschland für Fachkräfte aus Drittstaaten attraktiver machen. Einig waren sich alle Anwesenden, dass die Integration über Arbeit schneller und flexibler gelingen muss. Dazu soll in Zukunft der Übergang von Duldung über Sprachkurse bis hin zum Arbeitsmarkt flexibler gestaltet werden, und Qualifizierung sowie Sprachkurse sollen auch parallel zur Arbeit gefördert werden. "Dabei plädiere ich dringend dafür, mit dem aktuellen Verschiebebahnhof der Verantwortung zwischen Bund, Land und Kommune aufzuhören. Nur gemeinsam kann die Integration der Menschen in unserem Land gelingen", schloss Lindh abschließend.

 



Bildunterschrift 2: Das Thema Migration und Integration interessierte und polarisierte im fast voll besetzten Pfarrsaal Christkönig am Bergl.  Benno Küllmer

 

Wer sich ausreichend bewegt, lebt gesünder. Das wissen nicht nur Medizinerinnen und Mediziner, sondern auch ein Großteil der Bevölkerung in Bayern, wie eine repräsentative Forsa-Umfrage im Auftrag der AOK ergab. Die Mehrheit der Befragten (60 %) befürchtet demnach, im Laufe ihres Lebens aufgrund zu geringer körperlicher Aktivität zu erkranken. Und 45 Prozent führen sogar eigene gesundheitliche Beschwerden auf Bewegungsmangel und zu langes Sitzen zurück. „Bewegung hat einen außerordentlich positiven Einfluss auf unseren Körper“, bestätigt Daniela Keller, Bewegungsexpertin von der AOK in Würzburg und ergänzt: „Sie erhöht die Durchblutung, stärkt damit das Herz-Kreislauf-System und regt den Stoffwechsel an.“ Weitverbreiteten Krankheiten wie Herz-Kreislauf-Erkrankungen, Bluthochdruck oder Diabetes kann so vorgebeugt werden. Zudem trägt sportliche Bewegung auch dazu bei, gesundheitsgefährdendes Übergewicht abzubauen.“ Vielversprechend findet Daniela Keller, dass laut Umfrage über drei Viertel aller Befragten in Bayern (80 %) Spaß an körperlicher Aktivität haben.

 

In Bewegung kommen

Die Weltgesundheitsorganisation (WHO) empfiehlt gesunden Erwachsenen ein Minimum von 21 Minuten Bewegung pro Tag – oder 150 Minuten pro Woche – in moderater bis hoher Intensität. „Moderat bedeutet, dass man einen erhöhten Puls hat, leicht ins Schwitzen kommt, aber nicht außer Atem gerät“, so Daniela Keller. Also normales Radfahren oder schnelles Gehen nach dem Leitsatz „Laufen ohne Schnaufen“. Damit ist kein Spaziergang gemeint – der kann aber ein guter Start für diejenigen sein, die sich bisher sehr wenig bewegen, um sich dann nach und nach an weitere sportliche Betätigung heranzutasten.

 

Die empfohlenen 21 Minuten an Mindestbewegung pro Tag sehen für jede und jeden ein bisschen anders aus: Alter, körperliche Fitness und Vorerkrankungen spielen eine Rolle. „Letztlich geht es darum, den Alltag, ob im Beruf oder in der Freizeit, möglichst aktiv und bewegungsreich zu gestalten“ so Daniela Keller. Wenn man diese Mindestempfehlung aus medizinischen Gründen nicht erreichen kann, sollte man sich so viel bewegen, wie es die eigene gesundheitliche Situation erlaubt.

 

Gesundheitskurse nutzen

Idealerweise geht man über das Minimum von 21 Minuten Bewegung pro Tag hinaus und erhöht die wöchentliche körperliche Aktivität, um einen noch größeren Gesundheitseffekt zu erzielen. Die AOK unterstützt dabei, mehr Bewegung in den Alltag zu integrieren und nachhaltig etwas für die eigene Gesundheit zu tun. „Wir fördern eine Vielzahl von Gesundheitskursen, aus denen man das für sich passende Bewegungsangebot auswählen kann“, so Daniela Keller. Auch digitale Prävention ist im Programm. Ein Vorteil bei den Cyberfitness-Angeboten ist, sich jederzeit und überall per PC, Tablet oder Smartphone in Kurse einloggen zu können ohne an feste Kurszeiten gebunden zu sein.

 

Internet-Tipps für mehr Bewegung:

www.aok.de/bayern/gesundheitsangebote

www.aok.de/bayern/cyberpraevention

 

Bild:

 

 

 

Bildunterschrift

 

Bildunterschrift

Egal, ob jung oder alt – Bewegung macht Spaß, besonders in der Gruppe.

 

 

 

 

Urhebervermerk

Urhebervermerk

© PantherMedia / Arne Trautmann