Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanyanın Baden-Würtemberg eyaletinin Pforzheim şehrinde ulusal egemenlik çocuk bayramımız coşkuyla kutlandı.
 
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 104. yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bu yıl Pforzheim’da eşi benzeri görülmemiş coşku ile kutlandı.
Kutlamaya T.C Karlsruhe Başkonsolosu Mahmut Niyazi Sezgin eşi ve kızı, Pforzheim Belediye Başkanı Peter Boch eşi ve üç çocuğu ile katıldılar. Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri ve üyelerinin yanı sıra vatandaşlar katıldı. Çocukların ön planda yer aldığı kutlamada çocuklara yönelik bir çok oyunlar yer alırken, proğramda çocukların sunduğu, okuduğu şiirler, Karagöz- Hacivat, maskot, orta oyunu ve kukla gösterileri, Yarışma, yüz boyama, Mickey Mause, tombala gibi etkinlikler yapıldı.
 
Pforzheim ve Çevresi Türk Veliler Derneğinin düzenlediği 23 Nisan kutlamaları Pforzheim Belediyesi meydanında başladı.T.C Karlsruhe Başkonsolosu Mahmut Niyazi Sezgin, eşi ve kızı ile katıldı. Türk Veliler Derneği Çocuklara Türk bayraklı ve Atatürk resimli pelerinler,Türk bayrağı, Atatürk rozeti dağıttı. Çocuklar ve anne babalar meydanda toplandı.Türkçe ve Türk Dili öğretmenlerin hazırladığı ‚‘‘Veda Türkiyem‘‘ şarkısını hep beraber söylediler. Belediye önünden salona kadar Pforzheim sokaklarında Türk bayrağı sallayarak yürüyen çocuklara Başkonsolos Sezgin’de eşlik etti.
Sırasıyla Dernek adına Emre Nazlı, Belediye Başkanı Peter Boch ve  Başkonsolos Mahmut Niyazi Sezgin birer konuşma yaptılar.
 
 
Kutlamaların Finali Muhabbet Konseri ile Yapıldı
 
Her saati ayrı bir etkinlik ile dolu olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarının finali ise çocukların ve gençlerin çok sevdiği Muhabbet’in konseri ile son buldu. 23 Nisan Cumartesi günü saat 17.00’da verilecek olan konserde çocuklar ve gençler Muhabbet‘in şarkıları ile bayram coşkusunu doyasıya yaşadı.
 
Veliler derneği ailesi olarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını Pforzheim’da gerçekleştirilen şenlikler ve törenlerle coşkuyla kutladık. Türkçe ve Türk Dili dersleri ile disiplini ile yetiştirilmiş, Ata’sına bağlı, kendisine armağan edilmiş bu güzel bayramın kıymetini bilen akıllı arılarımız ile birlikte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı adına yakışır bir mutlulukla kutlama yapıldı.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Türkiye’nin İsrail ile olan ticaretini tamamen durdurma kararı, önümüzdeki aylarda bir takım yeni gelişmeleri tetikleyerek, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı saldırı, soykırım ve yok etme stratejisini derinden etkileyecek gibi gözüküyor.

 

İsrail, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 12’inci ülke konumunda.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023 yılında Türkiye İsrail arasındaki ticaret hacmi 6,8 milyar dolar olup, bu alışverişin yüzde 76’sı Türkiye’nin İsrail’e sattığı mallardan oluşmakta.

 

İsrail, buna ilaveten kara yolu üzerinden yaptığı ithalatı, -özellikle petrol gibi stratejik ürünleri- Türkiye üzerinden yapmakta. Bu yüzden de, Türkiye’nin kendi toprakları ve limanları üzerinden İsrail’in üçüncü ülkelerden aldığı ürünlerin, üretim için gereksinim duyduğu, hammadde ve rezerv cevherlerin özellikle de İsrail’in Azerbaycan’dan aldığı petrolün sevkiyatına kısıtlama getirmesinin İsrail’in ekonomisini sıkıntıya sokacağı kesin. (Bu konuda İsrail’in Türkiye’ye bağımlılığı, Türkiye’nin İsrail’e olan bağımlılığından kat be kat fazla.)

 

Bu gerçekler göz önüne alındığında, Türkiye'nin, İsrail ile yapılmakta olan karşılıklı ticareti tamamen durdurma kararı, 20’nci yüz yılın son yıllarında birçok ülkenin Güney Afrika Cumhuriyeti'nde, Avrupa kökenli beyazların, diğer ırklardan üstün olduğu fikrini acımasızca uygulayan “apartheid” rejimine karşı uyguladığı izolasyonu, bütün mal ve hizmetlerin alım ve satışının durdurulmasını, siyasi ve diplomatik ilişkilerin kesilmesini içeren  küresel izolasyon politikasına benzemekte ve çağrıştırmakta.

 

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bir asırdan fazla bir süre ile asker ve polis gücüne ilaveten beyazların hiçbir şekilde tutuklanmadığı kaba güç uygulaması ile apartheid rejimini sürdürmeyi başarmış Avrupa kökenli beyazların oluşturduğu son hükümet, bu küresel izolasyonların altında ezilmiş ve pes etmişti. Apartheid uygulaması da bir daha geri gelmemek üzere tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştü.  

 

Şunu da belirtmek de yarar var ki, Türkiye’nin bu kararı esas itibarıyla İsrail halkına yönelik değil. Bu kararın alınmasının nedeni, küresel izolasyon politikasıyla soykırım politikasını ısrarla sürdüren İsrail hükümetinin iktidardan gönderilmesi, Filistin halkına ve Gazze’ye yönelik saldırıların durması.

 

Özellikle bazı sağduyu sahibi ülkelerin de Türkiye’nin İsrail ile ticareti tamamen durdurmak uygulamasını örnek alıp ileriki günlerde İsrail ile yapmakta oldukları ticareti durdurma kararı almalarının, ABD’nin İsrail’e verdiği/vereceği tüm desteğe rağmen İsrail’i zora sokacağı kesin.

 

Bu aşamada, ABD faktörü ve Türkiye-ABD siyasi ve ekonomik ilişkileri ileri çıkmaya ve önem kazanmaya başlamış durumda. Birkaç gün evvel, ABD’de 57 Demokrat Partili Temsilciler Meclisi üyesinin, İsrail’in saldırılara devam etmesinin bölgeyi, İsrail’in ve ABD’nin göze alamayacağı boyutta bir savaşın eşiğine getireceğine değinerek ABD Başkanı Joe Biden’dan İsrail’e yapılan yardımların kesilmesini istemesi ve de ABD hükümetinin, Türkiye’nin bu kararını saygı ile karşıladığını açıklaması, bölgesel dengelerin değiştiğine işaret etmekte.

 

İleriki haftalarda, İsrail’in küresel desteği büyük oranda kaybedeceğini, hızla yalnızlaşmaya doğru gideceğini ve bunun sonucu olarak da soykırım yanlısı hükümetin iktidardan gideceğini, saldırıların duracağını ve Filistin devletinin tanınma yolunda büyük kazanımlar elde edeceğini söylemek mümkün.    

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Türkiye’nin İsrail ile olan ticaretini tamamen durdurma kararı, önümüzdeki aylarda bir takım yeni gelişmeleri tetikleyerek, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı saldırı, soykırım ve yok etme stratejisini derinden etkileyecek gibi gözüküyor.

 

İsrail, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 12’inci ülke konumunda.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023 yılında Türkiye İsrail arasındaki ticaret hacmi 6,8 milyar dolar olup, bu alışverişin yüzde 76’sı Türkiye’nin İsrail’e sattığı mallardan oluşmakta.

 

İsrail, buna ilaveten kara yolu üzerinden yaptığı ithalatı, -özellikle petrol gibi stratejik ürünleri- Türkiye üzerinden yapmakta. Bu yüzden de, Türkiye’nin kendi toprakları ve limanları üzerinden İsrail’in üçüncü ülkelerden aldığı ürünlerin, üretim için gereksinim duyduğu, hammadde ve rezerv cevherlerin özellikle de İsrail’in Azerbaycan’dan aldığı petrolün sevkiyatına kısıtlama getirmesinin İsrail’in ekonomisini sıkıntıya sokacağı kesin. (Bu konuda İsrail’in Türkiye’ye bağımlılığı, Türkiye’nin İsrail’e olan bağımlılığından kat be kat fazla.)

 

Bu gerçekler göz önüne alındığında, Türkiye'nin, İsrail ile yapılmakta olan karşılıklı ticareti tamamen durdurma kararı, 20’nci yüz yılın son yıllarında birçok ülkenin Güney Afrika Cumhuriyeti'nde, Avrupa kökenli beyazların, diğer ırklardan üstün olduğu fikrini acımasızca uygulayan “apartheid” rejimine karşı uyguladığı izolasyonu, bütün mal ve hizmetlerin alım ve satışının durdurulmasını, siyasi ve diplomatik ilişkilerin kesilmesini içeren  küresel izolasyon politikasına benzemekte ve çağrıştırmakta.

 

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde bir asırdan fazla bir süre ile asker ve polis gücüne ilaveten beyazların hiçbir şekilde tutuklanmadığı kaba güç uygulaması ile apartheid rejimini sürdürmeyi başarmış Avrupa kökenli beyazların oluşturduğu son hükümet, bu küresel izolasyonların altında ezilmiş ve pes etmişti. Apartheid uygulaması da bir daha geri gelmemek üzere tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştü.  

 

Şunu da belirtmek de yarar var ki, Türkiye’nin bu kararı esas itibarıyla İsrail halkına yönelik değil. Bu kararın alınmasının nedeni, küresel izolasyon politikasıyla soykırım politikasını ısrarla sürdüren İsrail hükümetinin iktidardan gönderilmesi, Filistin halkına ve Gazze’ye yönelik saldırıların durması.

 

Özellikle bazı sağduyu sahibi ülkelerin de Türkiye’nin İsrail ile ticareti tamamen durdurmak uygulamasını örnek alıp ileriki günlerde İsrail ile yapmakta oldukları ticareti durdurma kararı almalarının, ABD’nin İsrail’e verdiği/vereceği tüm desteğe rağmen İsrail’i zora sokacağı kesin.

 

Bu aşamada, ABD faktörü ve Türkiye-ABD siyasi ve ekonomik ilişkileri ileri çıkmaya ve önem kazanmaya başlamış durumda. Birkaç gün evvel, ABD’de 57 Demokrat Partili Temsilciler Meclisi üyesinin, İsrail’in saldırılara devam etmesinin bölgeyi, İsrail’in ve ABD’nin göze alamayacağı boyutta bir savaşın eşiğine getireceğine değinerek ABD Başkanı Joe Biden’dan İsrail’e yapılan yardımların kesilmesini istemesi ve de ABD hükümetinin, Türkiye’nin bu kararını saygı ile karşıladığını açıklaması, bölgesel dengelerin değiştiğine işaret etmekte.

 

İleriki haftalarda, İsrail’in küresel desteği büyük oranda kaybedeceğini, hızla yalnızlaşmaya doğru gideceğini ve bunun sonucu olarak da soykırım yanlısı hükümetin iktidardan gideceğini, saldırıların duracağını ve Filistin devletinin tanınma yolunda büyük kazanımlar elde edeceğini söylemek mümkün.    

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Bir dizi konferans ve bilimsel etkinliklere katılmak amacı ile Türkiye’ye gelen IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik ilk olarak ODTÜ uluslararası ilişkiler bölümü öğrencileri ile görüşmelerinin akabinde
ODTÜ Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Hüseyin Bağcı ile biraraya geldi. Türkiye’nin uluslararası iliskiler ile dış politikasında Almanya ve Avrupa’nın öneminin gündeme geldiği görüşmede her iki taraf ta geniş bir ufuk turu yaparak, iki ülke arasındaki dış politika çizgisi konusundaki görüşlerini olarak paylaştılar.
 
Almanya’nın Bonn Üniversitesinde eğitim alan, kariyerinin önemli bir bölümünü bu ülkede tamamlayan ve Almanya konusunda siyasi tahminlerde bulunabilecek önemli bir dış politika uzmanı olan ve Prof. Bağcı, “Almanya bizim tarihimizde önemli bir ülke. Aramızda ne kadar gerginlik olursa olsun bu ülke hiç bir zaman bizim için önemini kaybetmez. İlişkilerin daha fazla gerilmeden götürülmesi çok önemlidir. Bu alanda IKG Enstitüsünün yayınladığı eserlerdeki orijinal kültür tarihi anekdotları günümüz Türkiyesi ve Almanyası için önemli bilgilerdir. Siyasi rekabetten kültürel ortak noktalara kayacak konuların da ortaya koyulması özellikle bu dönemde taraflar için de önem arzetmektedir.” şeklinde konuştu.
 
Türk-Alman ilişkilerindeki özellikle kültür tarihi alanında ciddi çalışma ve araştırma projeleri olan Almanya IKG- Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik ise yaptığı açıklamada, “Hocamdan derin bir ufuk turu alıp iki ülke ilişkileri için bir beyin fırtınası gerçekleştirdik. Bizimle Almanya yıllarını paylaşarak bu ülkenin Türkiye’den görünen yüzünü dile getirdi. Aldığımız notlar, üzerinde çalıştığımız konular ile iki ülke arasında yapılabilecek bilimsel projeler, Türkiye’nin Almanya ile olan ilişkilerinde ciddi bir ivme sağlayacak hususlardır. Sayın Hüseyin Bağcı’ya teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.
 
Görüşmede gündeme gelen ODTÜ Dış Politika Enstitüsü ile Almanya IKG Enstitüsü’nün Avrupa, Almanya ve Türkiye’de ile ilgili projelerde işbirliği yapması konusundaki çalışmalara devam edilmesi kararlaştırıldı.

 

 

17. Avusturya Kültür Fuarı Dornbirn şehrinde düzenlendi. Avusturya’ya Göçün 60. Yılı temasıyla düzenlenen fuarda YTB Başkanı Abdullah Eren, beraber yaşama kültürünü ayakta tutan toplumların dünyada kalıcı olacakları mesajını verdi.
 
Avusturya İslam Federasyonu (AİF) tarafından bu yıl 17.’si düzenlenen Avusturya Kültür Fuarı, Vorarlberg eyaletinin Dornbirn şehrinde gerçekleşti. Avusturya’ya Göçün 60. Yılı temasıyla düzenlenen ve Türk kültürünü tanıtıcı etkinliklere sahne olan fuarda Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) da yerini aldı. Çok sayıda katılımcının yanı sıra Türk girişimcilerin de bulunduğu fuarda YTB, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza yönelik yürüttüğü çalışmaları tanıtan ve katılımcılara bilgi sunan bir stant açtı.
 
Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun’un yanı sıra Avusturya’daki Türk toplumunun temsilcilerinin de katıldığı Avusturya Kültür Fuarı’nda YTB Başkanı Abdullah Eren bir konuşma yaptı. YTB’nin yurtdışındaki Türk vatandaşlarına yaptığı hizmetleri anlatan Abdullah Eren, yurtdışındaki en kıymetli varlığımızın sivil toplum kuruluşlarımız olduğunu söyledi. STK’larımızla birlikte Avrupa’daki millet varlığımızın 60. yılına taşındığını belirtilen Abdullah Eren, sözlerine “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, yurtdışında yaşayan her bir vatandaşını Türkiye’de yaşayan her bir vatandaşından ayırt etmeden politikalar yürütüyor.” şeklinde devam etti.
Konuşmasında YTB’nin, yurtdışındaki vatandaşlar için çalıştığını ve onların sesi olduğunu vurgulayan Abdullah Eren, Avrupa’ya göç eden ilk neslimizin gayretleri ne kadar önemliyse, bugünkü 5. neslimizin gayretlerinin de o kadar önemli olduğunu söyledi. Avrupa’ya ilk giden Türk işçilerin namaz kılacak bir cami bulamamaları nedeniyle gurbette geçirdikleri ilk bayram namazını bir kilisede kılmak zorunda kalmalarına atıfta bulunan Eren, “O gün verilen mücadele bir bayram namazı kılmak içindi. Bugünse Avrupa’da sadece camiler değil, okullar, eğitim yuvaları inşa ediliyor ve Türk toplumunun her türlü sorununa Türk STK’ları çözüm bulmaya gayret ediyorlar.”
 
Dünyanın zor bir döneme girdiğine de değinen YTB Başkanı Abdullah Eren, bu süreçte birbirini daha iyi anlayan ve beraber yaşama kültürünü ayakta tutan toplumların dünyada kalıcı olacağını ve Avrupa’nın geleceğinde Avrupalı Türklerin büyük önem arz ettiğini sözlerine ekledi. 28 Mayıs’ta Viyana’daki Büyükelçiliğimizde de Avusturya’ya Göçün 60. Yılı kapsamında bir etkinliğin düzenleneceğini hatırlatan Eren, “Nice 60. yıllara” dileklerini iletti.  
 
 
 
 

 

 

Her yıl 3 Mayıs gelince bu günlere gelmemizde çile çeken,işkence gören fedakar hocalarım ve başkanlarımla gurur ve onur duyuyorum.
1944 Türkçülük Turancılık davası sanıklarından, Zeki Velidi Togan, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan, Cihat Savaş Fer, Nurullah Barıman, Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sancar, Cebbar Şenel ve Cemal Oğuz  ve ismini yazamadığım bu çilekeş fedakar büyüklerimi hatırlıyor, rahmetle anıyorum. Ruhları şad mekanları cennet olsun.
 
Bu yazımda evimde misafir ettiğim, değerli büyüğüm 3 Mayıs 1920 doğumlu Prof Dr Reha Oğuz Türkkan hocamla olan hatıramı okuyucularım için paylaşıyorum.
Ordinaryus Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, vefatının 14. yılında Rabbim rahmetiyle merhametiyle muamele eylesin mekanı cennet olsun inşallah.
Yıl 1985 Mayıs ayı,Türk Milli Kültür derneğimizin yönetim kurulu odamızdaki telefon çaldı. Ahizeyi kaldırdım, arayan Türk Federasyon eski genel başbakanı Dr. Ali Batmann,” Doğan kardeşim, Reha Oğuz Türkkan büyüğümüz, Stuttgart’ta Ali Kızıltepe beyin misafiri. Kendisini ziyaret edin derneğinizde sohbet toplantısı etme imkanınız olur” dedi. “Tamam başkanım” dedim.
 
Stuttgart Tüppingen caddesinde bürosu olan rahmetli Ali Kızıltepe ağabeyimizin bürosuna geldim. İkiside rahmetli olan Ali Kızıltepe ve Reha Oğuz Türkkan karşılıklı büro masasında çay içiyorlar, bizde ortak olup tanış olduk. Özlü sohbetlerini dinledim. Sohbetten sonra Reha Oğuz hocamızı şehrimize bizi bekleyen kardeşlerimiz için derneğimize döndük. Hoş beşden sonra Reha Oğuz hoca  mücadele günlerini anlattı.
 
 
“Türk siyasi tarihine “1944 Türkçülük-Turancılık Olayı” olarak geçen hereket çerçevesinde 10 Mayıs 1944 tarihinde gözaltına alındım. Askeri Yargıtayın hakkımda verilen cezayı bozması üzerine 25 Mayıs 1947 tarihinde serbest bırakıldım” diyen Reha Oğuz Türkkan tutuklu kaldığı süre içerisinde çeşitli işkencelere maruz kaldığını günlerce tabutluklarda tutulmuş, bir gözünü kaybetme noktasına geldiğini anlattı. Konuşmasını sürdüren Türkkan, ”Cezaevinde mahkum edildiğim süre içerisinde çektiğim acılara ve işkencelere rağmen memleketimizi, insanımızı hep sevdim. meseleleriyle ilgimizi  kesmedik devam ettik, mensup olduğum Türk milliyetçilik fikrini her daim savunduk.”
 
 
Reha Oğuz Türkkan, zorlu hapis yıllarının ardından 1947-1972 yılları arasında Columbia Üniversitesinde, 1975-1976 yıllarında İstanbul Üniversitesinde ve daha sonra da 1996 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Türkkan hoca,genç yaşlarından itibaren kitap neşretmesinin yanı sıra, ömrünün sonuna kadar pek çok seneryo, makale, köşe yazısı yazmıştır. Bozkurt dergisini yayınlamış mücadelede öncü olan kahraman büyüklerimizin mücadelesi.
 
Türk milliyetçilerinin yolunu aydınlatmıştır. Bu Aydınlarımızdan olan mücadele insanı Prof Dr Reha Oğuz Türkkan,uzun yıllar Amarika birleşik devletinde yaşamış, 
Türk ailelerin çocukları için ABD’de Atatürk Okulu ismiyle bir okul açmıştır. 1997 yılında Orta Asya ve Kafkas Türkleriyle ilgili olarak “Türk Dünyası Parkı” ve “Türkler” adlarıyla ABD’de ve Türkiye’de resim sergileri açtı.
evliliğinden 4 çocuk sahibi olan Türkkan hocam, çok vefakardı. Ben büyüklerimi arar hatırlarını sorardım. Geciksem ehmallik etsem Reha Oğuz hocam beni arar beni mahcup ederdi. İstanbul’da ve Türkiyemizdeki hizmetlerini mektup yazarak gönderir hep haberdar ederdi. İlerlemiş yaşına rağmen azimliydi çok verimli hizmetleri oldu.
18 Ocak 2010 tarihinde hayatını kaybettiğini öğrendik çok üzüldük. Allah cc mekanını cennet eylesin.
19 Ocak 2010’da Zincirlikuyu Mezarlığı'na toprağa verildi. Sizleri unutmayacağız.
Ey Türk evladı bugünlere kolaylıkla gelinmedi. Yakın tarihimiz 1944 iyi okuyalım. Tarihimizi bilelim.
Türklüğümüze Ülkemize ve ülkümüze sahip çıkalım.
3 Mayıs Türkçülük Bayramımız
Kutlu olsun Türklere
 
Haber: Doğan Tufan 

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann bei der Katastrophen- und Zivilschutzübung der Malteser Bayern: "Gemeinsame Übungen stärken Zusammenarbeit aller Akteure im Katastrophen- und Zivilschutz" - Freistaat investiert weiter kräftig in Katastrophenschutz

 

 Bayerns Innenminister Joachim Herrmann hat heute die Katastrophen- und Zivilschutzübung des Malteserhilfsdienstes Bayern in Münchsmünster besucht und an einem Expertenaustausch zur Zukunft des Bevölkerungsschutzes teilgenommen. "Gemeinsame Übungen stärken die organisationsübergreifenden Zusammenarbeit aller Akteure im Katastrophen- und Zivilschutz. Sie bieten die Möglichkeit zur konkreten Vorbereitung auf Einsatzlagen und das Trainieren von Abläufen. Zudem fördern sie den so wichtigen Austausch unter den Einsatzkräften, was im Ernstfall der Schlüssel zum Erfolg ist", betonte Herrmann. 

Mit der diesjährigen Malteser-Übung, an der knapp 500 Personen beteiligt waren, konnten die bestehenden Konzepte für die bayerischen Hilfeleistungskontingente im Sanitätsdienst und die des Bundes für die Medical Task Force getestet werden, um daraus Erkenntnisse für das weitere Vorgehen zu gewinnen. Diese werden nach Herrmanns Worten dann auch in die weitere Umsetzung des 'Konzepts Katastrophenschutz Bayern 2025' einfließen. "Das ist für uns sehr wertvoll, denn wir wollen uns zukunftsfähig aufstellen. Dazu gilt es, kontinuierlich Verbesserungspotentiale zu erkennen und Strukturen an aktuelle Bedürfnisse anzupassen", bekräftigte der bayerische Innenminister. "Wir entwickeln unser starkes und leistungsfähiges Gefahrenabwehr- und Hilfeleistungssystem im Freistaat kontinuierlich weiter."

Um ideale Voraussetzungen für die Einsatzkräfte in Bayern zu schaffen, investiere der Freistaat – anders als der Bund – auch kräftig in den Katastrophenschutz. Insgesamt 88 Millionen Euro wurden etwa in den Jahren 2019 bis 2023 für das Sonderinvestitionsprogramm Katastrophenschutz Bayern 2030 bereitgestellt. "Diesen Weg setzen wir weiter fort. Die Bayerische Staatsregierung hat mit dem Entwurf des Doppelhaushalts 2024/2025 eine Bereitstellung von 80 Millionen Euro für das Sonderinvestitionsprogramm vorgeschlagen. 23 Millionen Euro hiervon entfallen auf das Bayerische Zentrum für besondere Einsatzlagen in Windischeschenbach. Das zeigt: Wir versprechen nicht nur, wir handeln auch", so der Minister.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Yunus Emre Camii’de, Cuma günleri ezan okunması için imzalanan protokolün ardından bugün ilk defa açıktan ezan okundu.

Krefeld kentinde ezanın açıktan okunmasına bugün kılınan Cuma namazıyla birlikte başlandı. Krefeld Belediye Başkanı Frank Meyer ile yapılan protokole bağlı olarak artık bundan sonra her Cuma günü açıktan ezan okunacak.

 

Krefeld Belediye Başkanı Frank Meyer’ın makamında Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Krefeld Yunus Emre Camii dernek başkanı Adem Cankur, başkan yardımcısı Mehmet Demir, din görevlisi Arif Keskin ve Müslümanlar Birliği Başkanı Tufan Ünal katılımı ile protokol imzalanmış ve bugün için açıktan ezan okunacağı duyurulmuştu.

Minareden canlı olarak ezan okumanın sevincini ve mutluluğunu yaşayan Krefeld DİTİB Yunus Emre Camii din görevlisi Arif Keskin de, “Bugün minareden ezan okumanın heyecanını ve mutluluğunu yaşamak gerçekten bizleri çok onurlandırdı, şereflendirdi. Rabbim inşallah diğer camilerimizde de aynı şekilde bu mutluluğu yaşamayı nasip eylesin” dedi.

 

Krefeld DİTİB Yunus Emre Camii’nde açıktan ilk Cuma Namazı ezanı 3 Mayıs tarihinde din görevlisi Arif Keskin tarafından okundu. Cuma namazı için büyük bir kalabalık toplandı ve caminin avlusunda ezanın okunuşunu beraber dinledi. Ezanı balkonlarından takip eden komşular ve yoldan geçen insanlar da ilgiyle takip etti.

Açıktan okunan ezanı dinlemeye ve izlemeye gelen Krefeld’de yaşayan Müslümanlar, ezan okunmasından dolayı yaşadıkları sevinci ifade ederek, Krefeld Belediye Başkanı Frank Meyer’e teşekkür etti.

Krefeld DİTİB Yunus Emre Camii’nde cuma günleri açıktan ezan okunmasına ilişkin açıklama yapan dernek başkanı Adem Cankur, bu gün Krefeld için ve kentte yaşayan Müslümanlar için tarihi bir gün vurgusu yaparak, imzalanan protokolle Ezanı Muhammedi’nin bugünden itibaren her Cuma minaremizden açıktan okunacak olmasını sevinç ve memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.

 

Müslümanlar Almanya’nın parçasıdır, tartışmalarının yaşandığı bu süreçte camilerde ezanın açıktan okunmasının çok anlamlı olduğunu ifade eden Cankur, “Belediye Başkanı Meyer’in ‘İslamiyet Krefel’de aitdir’ demesi ve diğer dinlerin haklarının olduğu gibi, Müslümanların da haklarını göz önünde bulundurduklarını ifade etmesi bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. Bu aynı zamanda Almanya’da 60 yılı aşkın yaşayan Müslümanların Alman toplumunun doğal bir parçası olduğunu, bizlerin buraya ait olduğumuzun bir ifadesidir. Bu gün özel zamanlardan birini yaşadık, okunan Ezanı Muhammediye buraya ait olmamızı hissetmenin ve hüsnü kabulün göstergesidir. Kentimizde bu güzel toplumsal hoşgörü başlangıcı birlikte yaşama kültürünün bundan sonra da devam etmesi ve tüm Almanya ve Avrupa’da örnek olmasıdır” dedi.

 

İmzalanan bu protokolün aynı zamanda 40’ıncı kuruluş yıl dönümünü kutlanan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne de güzel bir jest olduğunu belirten başkan Cankur, “Bu vesileyle başta Krefeld Belediye Başkanı Frank Meyer olmak üzere, bizlere her fırsatta destek olan DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey’e, Müslümanlar Birliği Başkanı Tufan Ünal’a ve kentimizin sakinlerine, emeği geçen, destek veren herkese cemaatimiz adına teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. Bu uygulamanın Krefeld şehrimize tüm Almanya’ya hayırlar getirmesini diliyorum” diye konuştu.

 

Tarihi ana şahit eden DİTİB Düsseldorf Dini Danışma Kurulu Başkanı Ramazan Tupal ile Krefeld Yunus Emre Camii Onursal Başkanı ve Genel Merkez yönetim kurulu üyesi Kenan Kiraz’da mutluluklarını ifade ederek, belediye başkanı Meyer’e ve yerel yetkililere teşekkür etti.

 

 

 

 

 

 

 

Uzun yıllardan beri Almanya’da yaşayan kültür tarihçisi Dr. Latif Çelik bir dizi konferans ve bilimsel etkinlik için geldiği Türkiye ziyaretinde, Pozantı belediyesinin yeni başkanı Ali Avan’ı ziyaret edip başarılar dilerken son eserini takdim etti.

Belediye başkanı Ali Avan tarafından karşılanan kültür tarihçisi Dr. Latif Çelik, “Türk-Alman İlişkileri açısından önemli bir kültürel miras ve tarih havzası olan bölgenin turizm açısından layıkı ile değerlendirilmesi Türkiye için çok önemli bir gelişmedir. Pozantı’nın yeni başkanı Ali Avan beyin de bir turizmci olarak bölgeye bizim düşündüklerimizden çok daha ileri boyutlarda önem atfedeceğine inanarak yeni görevinde başarılar diliyorum” şeklinde konuştu.

Pozantı’nın yeni Belediye Başkanı Ali Avan ise yaptığı açıklamada, “Şehrimize hizmet çıtasını daha yukarılara çıkarabilmek adına içeride temizlik, düzen, bakım ve koordinasyonu sağlarken dışarıya karşı tanıtımlara hız vererek Pozantı‘nın tanınırlık oranını daha da artırmak istiyoruz. Çalışmalarını yakından takip ettiğimiz değerli bilim insanı hemşerimiz Dr. Latif Çelik’in kültür tarihi vizyonu ve Türk-Alman ilişkileri alanındaki çok sayıda eseri bizim için de ciddi bir motivasyondur. Almanya’daki kardeş şehrimiz Margetshöchheim delegasyonunu en kısa zamanda Pozantı’da misafir ederek bölgemizdeki Alman kültür izlerini kendilerine detaylıca göstermek isteriz. Burada iki milletin dostluk tarihinin devasa izleri var. İnsanlık bunu bilmeli ve Pozantımızı daha çok tanımalı” şeklinde ziyaretten memnuniyetini belirtti. 

Misafir Dr. Latif Çelik Almanya Türkleri arasında en çok okunan belgesel niteliğindeki kültür tarihi eserlerinden biri olan “60. Yılında Almanya Türkleri” adlı kitabını Başkan Ali Avan’a hediye etti.

 

Islamic Relief, Hayırseverlerin kurbanlarını dünyanın dört bir yanındaki muhtaç ve  ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Müslümanların en önemli ibadetlerinden olan Kurban bağışları dünyanın coğrafyalarındaki mazlum ve muhtaçların da en önemli ümidi konumuna geldi.

 

Enerji ve gıda fiyatlarının hızla yükselmesiyle birlikte, giderek daha fazla insan yoksulluğa sürükleniyor. Birleşmiş Milletler'in tahminlerine göre, pandeminin başından bu yana 100 milyondan fazla insan aşırı yoksulluğa itilmiş olabilir. Ancak yardımseverler vicdanlarının sesini dinlediği sürece, muhtaçlara uzanan yardım elleri ise hiç bir zaman yok olmayacak.

 

Islamic Relief  Başkan yardımcısı Nuri Köseli, “Müslümanların kurban bağışları ile dünyanın en ücra köşesindeki mazlumların uzun yıllardan bu yana yardımına koşan Islamic Relief ile hem hayır işleyip hem de ibadetlerini yerine getirmenin mutluluğunu duyacaklardır. Yardım ve bağışların ise en alttakilere ulaştığını görerek mutlu olacaklardır” şeklinde konuşarak konu ile ilgili olarak Ayhaber'e açıklamalarda bulundu.

 

Köseli açıklamalarında, “Aşırı yoksulluk içinde yaşayan toplam insan sayısı bu yıl hızla 1 milyar sınırına doğru yükselmektedir. Düşen sıcaklıklar ve sert hava koşulları, bu insanlar için her zamankinden daha büyük bir hayatta kalma mücadelesini beraberinde getiriyor. Yiyecek, sıcaklık ve güvenlik için verilen mücadele, kış mevsiminde artan zorluklarla daha da yoğunlaşıyor. Devam eden savaş ve olumsuzlukları da eklediğinizde yardıma muhtaçların sayısı beklenenden daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Bütün bu olumsuzluklardan sonra, toplumlar arasındaki dayanışmanın ve yardımlaşmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve bireyler, bu zorlu şartlarda hayatta kalmak için çaba sarf edenlere destek olmak adına bir araya gelmelidir” şeklinde konuştu.

 

Özellikle aşırı yoksullukla mücadelede acil tedbirler alınmalı ve sürdürülebilir çözümler bulunmalıdır diyen Nuri Köseli, “İnsanların temel ihtiyaçlarına erişimlerini sağlamak, barınma koşullarını iyileştirmek ve gıda güvenliği önlemlerini artırmak, kışın karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmede kritik öneme sahiptir. Aylarca evinin mutfağına et girmeyen annenin ızdırabını ne söz, ne de yazı ile anlatmak mümkündür.  Ancak onlara destek olmak ise biz insanların küresel bir sorumluluğudur. Zor şartlardaki bu insanlara destek olmak hepimiz adına insani ve vicdani bir sorumluluktur. Kurbanlarını Islamic Relief‘ üzerinden muhtaçlara ulaşmasını isteyenlerin sevaplarını ise yardımseverler ve Müslümanlar zaten farkediyorlar” dedi.

 

Islamic Relief, Müslümanların kurban bağışlarını bekliyor

 

Islamic Relief, dünya genelindeki sadık ve merhametli hayırseverlerin katkılarıyla, 27 yılı aşkın bir süredir binlerce ihtiyaç sahibine zor dönemi atlatabilmeleri için yardım eli uzatıyor.

Geçtiğimiz yıl, 20’den fazla ülkede toplam 500 bine yakın muhtaç insana ulaşarak kurban, kış yardımı paketleri, eğitim yardımları dağıtan Islamic Relief, bu yıl daha da büyüyerek çok daha fazla ülkeye kurban yardımları ulaştırmazı hedefliyor.

 

Ayhaber ve Birlik Gazetesi’ne yaptığı açıklamaların bağışçılar arasında büyük ilgi gördüğünü belirten Nuri Köseli son olarak, “Yardımsever vatandaşlarımız öncelikle empati yapmalı. Allah kimseyi muhtaç ve mazlum durumuna düşürmesin. Özellikle bu yıl, daha fazla insanın yardıma ihtiyaç duyduğu bir dönemde, Islamic Relief daha çok kişiye ulaşma ve destek sağlama konusunda kararlılığını sürdürüyor. Kurban bağışları ile ilgili bir anneyi ve çocuklarını sevindireceğinizi düşünerek elinizi vicdanınıza koymanızı rica ediyorum. Hiç bir imkanı kalmayan ve yarından ümidini kesmek üzere olan ailelere yardım eli uzatmak istiyorsanız, Islamic Relief Deutschland’ın Kurban bağışı kampanyasına katılmanızı rica ediyoruz. Kurban bağışı yaparak hayat kurtarabilir ve onların hayatta kalmasına destek olabilirsiniz. Hemen şimdi bağış yaparak, Islamic Relief'in bu anlamlı kampanyasına katkıda bulunabilirsiniz.” şeklinde konustu.

 

Nuri Köseli yaptığımız “Kurban” konulu röportajı önümüzdeki haftalarda okuyucu ile paylaşacağız.

 

 

 

 

 

 

 

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

AJet Avrupa’da hedef büyütüyor - Almanya’da 100 Türk acente ile stratejik toplantı

YTB Başkanı Eren Manastır’daki Yeni Cami’nin müze olarak hizmete açılmasına tepki gösterdi

YTB Başkanı Abdullah Eren: “Kerkük Türklerinin uyarıları dikkate alınmalı”

Murat ve Jonas, Würzburg Belediye Sarayını Türk müziğiyle coşturdu

Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu 30. Yılında

Avrupa Saadet ‘yabancı plakalı araçların için Türkiye'de TÜV muayenesi olabilmesini’ istedi

Almanya Türkleri'nin duayen gazetecisi Ahmet Külahçı Mocca dergisine konuştu; İslam düşmanlığı zehirdir

Gedenkveranstaltung 35 Jahre Mauerfall: Journalist Eberhard Schellenberger über seine Jahre im Visier der Stasi

„Gewalt kommt nicht in die Tüte“