Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

İbranice yayın yapan Walla internet sitesi, ABD'deki Yahudi kuruluşlarından üst düzey yetkililerin yaklaşık iki hafta önce İsrail'in Washington Büyükelçiliği'nde yaptığı toplantının detaylarını paylaştı.
 
 

İSTANBUL (AA) - ABD'deki bazı Yahudi örgütlerin, kurulacak İsrail hükümetini, "herhangi bir ırkçı veya aşırılık yanlısı adım atması halinde" bunun İsrail'e verdikleri desteği olumsuz etkileyeceği konusunda uyardığı bildirildi.

İsrail'de İbranice yayın yapan Walla internet sitesinin raporuna göre, İsrail'in Washington Büyükelçiliği, yaklaşık iki hafta önce, ABD'deki Yahudi kuruluşlarından üst düzey yetkililerin katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

 

Toplantıda Yahudi kuruluşların yetkililerinin, Binyamin Netanyahu'nun kuracağı hükümetin atacağı herhangi bir ırkçı veya aşırılık yanlısı adımın "İsrail'in ABD Yahudileri arasında sahip olduğu desteğe önemli ölçüde zarar vereceği" konusunda uyarıda bulunduğu ifade edildi.

Rapora göre, Yahudi örgütlerinin temsilcilerinin, Amerikan Yahudi cemaatinin İsrail'deki siyasi gelişmelere ilişkin görüşlerini almak üzere İsrail Dışişleri Bakanlığı Diaspora Birimi Başkanı Shuli Davidovich'ü görüşmeye davet ettiği aktarıldı.

 

Toplantıda, ABD'deki büyük Yahudi örgütlerinin, yeni hükümetin dünya Yahudiliğine ve demokratik değerlere yönelik politikası gölgesinde İsrail ile olası bir sürtüşme konusunda ciddi endişelerini dile getirdiği belirtildi.

Toplantıda öne sürülen endişelerden bazılarının, İsrail'deki dini çoğulculuk konusu ile Filistinlilerin kendi topraklarına geri dönüş yasasının katı bir şekilde değiştirilerek ABD'deki Yahudi cemaati üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceği ihtimaliyle ilgili olduğu kaydedildi.

 

Yahudi örgütlerinin bazı temsilcilerinin, LGBT topluluğuna zarar verecek ırkçı politika ve eylemlerin ABD'deki Yahudilerin İsrail'e yaptığı bağışlara zarar verebileceği ve ABD'li Yahudi gençlerin İsrail'den uzaklaşmasına ve destek vermemelerine neden olabileceği uyarısında bulunduğu vurgulandı.

Bazı katılımcıların da Amerikan Yahudilerinin kurulacak İsrail hükümetinin politikasını protesto etmek için İsrail'in Washington Büyükelçiliği önünde gösteriler düzenleyecekleri konusunda tavır sergilediği iletildi.

İsrail tarafından raporda dile getirilen konular hakkında herhangi bir açıklama yapılmadı.

 

- Aşırı sağcı isimler kritik görevlerde

İsrail'de Filistinlilere karşı ırkçı, ayrımcı görüşleri ve işgal altındaki Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerine desteğiyle tanınan aşırı sağcı isimlerin yeni hükümette yetkileri genişletilerek kritik görevlere getirilmesi yoğun biçimde eleştiriliyor.

Koalisyon görüşmelerinde Netanyahu ile Maliye Bakanlığı için anlaşan Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich'in İsrail ordusuna bağlı Sivil İşleri İdaresi ve Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Biriminde (COGAT) söz sahibi olma talebi de endişeyle karşılandı.

 

İsrail ordusuna bağlı bu iki birim, işgal altındaki Batı Şeria'da yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri ile Filistinlilerin inşa, çalışma ve seyahat izinlerinden sorumlu.

İsrail seçimlerinde tahrik edici eylemleri ve ırkçı söylemleri nedeniyle yakından izlenen Yahudi Gücü Partisi Lideri Itamar Ben-Gvir de güvenlik güçlerinden sorumlu Ulusal Güvenlik Bakanlığı için anlaştı. Yeni yasal düzenlemelerle Ben-Gvir'in polis üzerindeki yetkileri de genişletiliyor.

 

İsrail basınındaki haberlere göre, Netanyahu'nun kabinesi için 2 Ocak'ta Meclis'te güvenoyu oturumu yapılması bekleniyor.

 

KİEV (AA) - Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya'ya karşı savaşın devam ettiği Donbas bölgesinde sıcak çatışmaların sürdüğünü söyledi.

Zelenskiy, gece saatlerinde sosyal paylaşım hesabından yayımladığı görüntülü mesajında, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Ülkesinin Donbas bölgesindeki Donetsk ve Luhansk tarafında yer alan yerleşim yerlerinde sıcak çatışmaların devam ettiğini aktaran Zelenskiy, "Orada durum zor, acı verici." ifadesini kullandı.

Söz konusu bölgelerde Rus ordusunun yoğun saldırılara rağmen ilerleyemediğini belirten Zelenskiy, Rus güçlerine karşı mücadele verdikleri için Ukrayna savunma kuvvetlerine teşekkür etti.

 

Rus kuvvetlerinin saldırılar düzenlediği enerji altyapıları hasar aldığı için ülke genelinde elektrik kesintilerin sürdüğünü, 9 milyona yakın insanın elektriksiz kaldığını dile getiren Zelenskiy, enerji tesislerinin onarım çalışmalarının devam ettiğini söyledi.

 

Zelenskiy, Rus ordusunun önümüzdeki günlerde ülkesine yönelik tekrar füze saldırıları düzenleme ihtimalinin olduğuna dikkati çekerek, "Hava savunması (sistemleri) hazırlanıyor, devlet hazırlanıyor ve herkes hazırlanmalı. Lütfen sirenlere dikkat edin." dedi.

 

KÖLN (AA) - Almanya'daki hastanelerin gelecek yıl, bir iflas dalgasıyla karşı karşıya kalmasının beklendiği bildirildi.

 

Alman Hastaneler Birliğince (DKG) yayımlanan rapora göre, ülkedeki hastanelerin yüzde 56'sının 2023'te ekonomik durumunun kötüleşmesi bekleniyor.

Ülkedeki hastanelerde kalifiye sağlık personelinin bulunmasında da sıkıntı yaşanıyor. Her 4 hastaneden 3'ü hemşire açığını kapatmakta güçlük çekiyor.

 

Raporda, geçen yıl 14 bin 400 olan hemşire açığının 20 bin 600'e yükseldiği, yoğun bakım ünitelerindeki personel açığının yüzde 20'lik artışla 9 bin 500'e ulaştığı belirtildi.

Alman Hastaneler Birliği Başkanı Gerald Gass, Redaktionsnetzwerk Deutschland'a (RND) yaptığı açıklamada, "2023'te hastanelerimize doğru durdurulması güç bir iflas dalgası geliyor." ifadesini kullandı.

 

Kovid-19 salgınının ülke çapında güçlü bir hastane sistemine sahip olmaları gerektiğini gösterdiğini belirten Gass, "Artık sürpriz kapanışları kaldıramayız." uyarısında bulundu.

Çin, son 6 yıldır Almanya'nın en büyük ticaret ortağı olarak kayıtlara geçerken, Alman kamuoyu, Çin'e olan ekonomik bağımlılığı tartışıyor
 

BERLIN (AA) - Almanya'da hükümet, ekonomik olarak Çin stratejisini değiştirmek için çalışmalar yürütürken, Çin'in ekonomi için önemini vurgulayan Alman iş dünyası, "Çin olmadan yapamayacakları" uyarısında bulunuyor.

 

Çin, son 6 yıldır Almanya'nın en büyük ticaret ortağı olarak kayıtlara geçerken, Alman kamuoyu, son dönemde Rusya'ya enerji bağımlılığının "enerji kriziyle" sonuçlanmasının ardından Çin'e olan ekonomik bağımlılığı tartışıyor.

Alman basınına yansıya haberlere göre, Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı, ülkenin ekonomik olarak Çin stratejisini değiştirmek için çalışmalar yürütüyor. Almanya'da hükümet, Çin'in ham maddelerine, bataryalarına ve yarı iletkenlerine olan bağımlılığı azaltmak için Çin ile yeni bir ticaret politikası üzerinde çalışıyor.

Bakanlık çalışanlarının hazırladığı 100 sayfalık taslak raporda, Alman-Çin ilişkilerindeki ekonomik bağımlılığa dikkati çekilerek, Çin'e olan bağımlılığın azaltılması ve tedarik yollarının genişletilmesine yer veriliyor.

 

- "180 derecelik bir dönüş yapmamalıyız"

Almanya Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DHIK) Başkanı Peter Adrian, Alman Haber Ajansı'na (DPA) yaptığı açıklamada, Çin'e yönelik strateji değişikliğinin Alman şirketleri için olumsuz sonuçları olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Adrian, Çin'in Almanya için hala çok önemli bir "ekonomik alan" olduğuna işaret ederek, "Rusya ile olan deneyimlerimizden kesinlikle safça bağımlılıklara koşmamamız gerektiğini öğrendik. Ancak bu farkındalığa dayanarak 180 derecelik bir dönüş yapmamalıyız." ifadelerini kullandı.

 

Çin'de faaliyet gösteren çoğu Alman şirketinin Çin'deki yerel pazar için üretim yaptığını hatırlatan Adrian, "Buradaki tartışmalarda bu genellikle göz ardı ediliyor. Tabii ki son birkaç yılın krizlerinden öğrenilen derslerden biri de iş risklerinizi daha eşit bir şekilde dağıtmaktır. Şirketler, şu anda bunu çok güçlü bir şekilde yapıyor. Ancak Çin'den tamamen uzaklaşma fikri gerçekçi değil. Federal hükümetten daha fazla pragmatizm ve daha az ideoloji görmek istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

 

Adrian, dünyanın diğer bölgelerinde rekabet ederken her şeyi Çinlilere bırakmamaya daha fazla odaklanılmasını istediğini ifade ederek, "Herkesin bizim değer sistemimizi takip etmesi gerektiğini düşünmemeliyiz. Bir yerde iş yapmak ve bağlantılar kurmak istiyorsanız kendinizi her şeyi bilen biri olarak sunmamalısınız." dedi.

Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm da Almanya'nın Çin stratejisinin üç boyutu ele alması gerektiğini belirterek, "Küresel zorlukları çözmede bir ortak olarak Çin, sistemik bir rakip olarak Çin ve Alman sanayisi için merkezi bir pazar olan ve olmaya devam edecek olan Çin... (Almanya'nın ihtiyacı olan şey) Çin'den ham maddeler gibi kaynak sağlamaya gerçek alternatifler ve Çin dışındaki diğer pazarların açılması. Her ikisi de bağımlılığımızı azaltmak için gerekli." ifadelerini kullandı.

 

- "Siyah beyaz düşünürseniz bazı ülkelerle bağlarınızı ciddi şekilde kesmek zorunda kalacaksınız"

Alman Toptancılık ve Dış Ticaret Derneği Başkanı (BGA) Dirk Jandura ise Çin'in çok büyük bir pazar olduğunu, bu nedenle Almanya'nın Çin stratejisinde bir denge olması gerekeceğini belirtti.

Jandura, "Alman şirketleri şimdiden tedarik zincirini çeşitlendirmek için tüm gücüyle çalışıyor. Ama bu zaman alır. Avrupa'nın Çin ile ilişkisini eleştirel bir şekilde sorgulamak doğru. Ancak federal hükümetin, bebeği banyo suyuyla birlikte dışarı atıp aşırı tepki vermemesini isterdim. Bu, dahil olan herkes için en kötü önlem olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

 

İnsan hakları savunucuları olduklarını belirten Jandura, politikacıların Alman şirketlere çok daha fazla güvenmelerini istedi.

Jandura, küresel ticaretin dünyadaki birçok insanı yoksulluktan kurtardığını iddia ederek, "Siyah beyaz düşünürseniz bazı ülkelerle bağlarınızı ciddi şekilde kesmek zorunda kalacaksınız ancak o zaman bizim ve onların refahı risk altında. Hedefi gözden kaçırmadan daha pragmatik bir şekilde yaklaşmalısınız." ifadelerini kullandı.

 

- Almanya-Çin ilişkileri

Başta ABD, Kanada ve Avustralya olmak üzere Batılı ülkeler, ekonomisini ve etkisini genişleten Çin karşısında daha sert tutum sergilemeye başlarken, Almanya'nın, ticari ilişkilerini politikadan önde tutarak buna yanaşmadığı gözleniyor.

Çin'in Avrupa Birliği (AB) ülkeleri dahil olmak üzere, altyapı ve teknoloji gibi kritik sektörlerde de yatırım ve satın alma yoluyla Avrupa'da etkinliğini artırması, kamuoyunda uzun süredir tartışma konusu oluyor.

 

Avrupa'nın en büyük ekonomisine sahip Almanya'nın Çin ile ekonomik ilişkilerinin siyasi ilişkiler üzerinde belirleyici bir rol oynaması da kıtada eleştirilere yol açıyor.

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, 16 yıllık iktidarı döneminde Çin'i 12 kez ziyaret etti. Hükümet, insan haklarından ziyade ekonomik ilişkilere öncelik veriyordu. Merkel dönemi Çin politikası muhalifler tarafından sıkça eleştirilirken, Başbakan Olaf Scholz'un da Merkel'e benzer bir yaklaşımla ticari dengeleri göz önünde bulundurarak Çin ile ekonomik iş birliğine devam etmesi dikkati çekiyor.

 

- Almanya, Çin'in küresel ekonomiye açılmasından en çok yararlanan ülkelerden

AB, Çin'i birlik için müzakere ortağı olmakla birlikte ekonomik ve sistemik bir rakip olarak görürken, ihracat ağırlıklı bir ekonomiye sahip olan Almanya, yıllardır Çin'in küresel ekonomiye açılmasından en çok yararlanan ülkelerden biri konumunda bulunuyordu.

Alman arabaları ve makineleri Çin'de yoğun talep görüyor. Çin'e yapılan ihracat, son 10 yılda Almanya'nın 2. Dünya Savaşı sonrası en uzun ekonomik büyümesini desteklerken, Çin, 2016 yılında Almanya'nın en büyük ticaret ortağı oldu.

 

Almanya'nın Çin'e bağımlılığı dış ticaret, tedarik zincirleri veya büyük pazar konusunda dikkati çekiyor. Almanya'nın elektrikli otomobiller için önemi giderek artan lityum bataryalar ve nadir toprak elementleri gibi ham maddelerde bile Çin'e "güçlü bir ithalat bağımlılığı" olduğu görülüyor.

 

- Almanya ile Çin arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar avroyu aştı

Geçen aylarda dünya çapında tedarik zincirlerini ciddi şekilde bozan Şanghay'daki Kovid-19 karantinası, Alman ekonomisinin Çin'den gelen birincil ve ara ürünlere ne kadar bağımlı olduğunu da ortaya koydu.

Alman Dış Ticaret Odası (AHK) verilerine göre, Çin'de yaklaşık 5 bin Alman şirketi faaliyet gösteriyor. Almanya'da 1,1 milyon kişilik istihdam, Çin ile ticarete bağlı durumda.

 

Çin pazarı, başta Alman otomobil üreticileri olmak üzere Alman şirketleri için hem satış hem de büyüme açısından büyük önem taşıyor. Alman şirketleri, küresel pazar için Çin'deki en son teknolojileri geliştiriyor ve test ediyor.

Çin, son 6 yıldır Almanya'nın en büyük ticaret ortağı olurken, iki ülke arasındaki ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar avroyu (246 milyar dolar) aştı.

 

Ülke, 22 Aralık itibarıyla 8,35 milyar avroluk askeri satış gerçekleştirdi...
 

BERLIN (AA) - Almanya'nın silah ve askeri malzeme ihracatı, bu yıl Ukrayna'ya silah yardımıyla yaklaşık 8,35 milyar avroya ulaştı.

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, Sol Parti'nin soru önergesine yanıt veren Almanya Ekonomi Bakanlığı, hükümetin bu yıl 22 Aralık itibarıyla 8,35 milyar avroluk silah ve askeri malzeme satışına onay verdiğini açıkladı.

Böylece Almanya'nın 2022'de silah ve askeri malzeme satışı, 2021'de 9,35 milyar avroluk rekor sonrasında ülke tarihindeki en büyük ikinci ihracat rakamına ulaştı.

 

Verilen yanıtta bu yıl Almanya'nın en fazla silah ve askeri teçhizat sattığı ülkenin, Rusya ile savaş halinde olan Ukrayna olduğu kaydedildi.

Berlin, Kiev'e 2,24 milyar avroluk silah ve teçhizat satışına onay verdi.

Alman hükümetinin Ukrayna’ya ihracat izinleri Gepard tipi uçaksavar tanklarını, mühimmatları, PzH obüslerini, stinger füzelerini, el bombalarını, kaskları ve araçları da kapsıyor.

 

Alman hükümetinin Ukrayna dışında çoğunluğu NATO ülkesine yaklaşık 6 milyar avroluk silah ve askeri malzeme satışına onay vermesi de dikkati çekti.

Ukrayna'yı, 1,83 milyar avro ile Hollanda izlerken, 864 milyon avro ile ABD, 453 milyon avro ile İngiltere ve 249,2 milyon avro ile Macaristan takip etti.

 

Macaristan'ı 196,1 milyon avro ile Avustralya, 175,1 milyon avro ile Singapur ve 166,5 milyon avro ile Güney Kore izledi.

Ülkenin söz konusu ihracatının yıllık ortalaması, son 5 yılda 6,85 milyar avro olmuştu.

 

- Alman koalisyon hükümetinde "silah ihracatı kuralları" tartışma konusu

Almanya'da geçen yıl silah ihracatına kısıtlamalar getirme vaadiyle iktidara gelen hükümetin, ülke tarihinin ikinci büyük ihracat rakamlarına imza atması da dikkati çekti.

Almanya'da koalisyon müzakerelerinde, Yeşiller, Sosyal Demokrat Parti'nin zorlamasıyla, Alman hükümeti aslında silah ihracatını azaltmayı ve bu amaçla bir kontrol yasası çıkarmayı amaçlıyordu.

Yeşiller Partisi liderliğindeki Ekonomi Bakanlığı, ülkenin silah ihracatı kontrol yasasının güçlendirilmesi ve daha fazla şeffaflık sağlaması için çalışmalar yapıyor.

 

Alman basınında yer alan haberlerde, Yeşiller, Sosyal Demokrat Parti ve Hür Demokrat Parti'nin oluşturduğu hükümette bakanlar düzeyinde silah ihracatının kısıtlanması konusunda görüş ayrılıkları da yaşanıyor.

Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck’ın, silah ihracatı kurallarını daha kısıtlayıcı hale getirmek istediği, Savunma Bakanı Christine Lambrecht'ın ise mevcut kısıtlamaları gevşetmekten yana olduğu belirtiliyor.

Rusya-Ukrayna savaşı, Almanya'yı, askeri yaklaşımında tarihi bir dönüşüme iterken Almanya Başbakanı Olaf Scholz, savaşın başlamasından sonra ülkesinin NATO'nun "GSYH'nin yüzde 2'sinin savunma giderlerine harcanması" hedefine uyacaklarını açıklamıştı.

 

Rusya'nın Ukrayna'ya savaşını "dönüm noktası" olarak nitelendiren Scholz, Bundeswehr'in modern silahlarla yeterince donatılması için 100 milyar avroluk ek fon açıklamıştı.

Almanya'da tüm yılı kapsayan silah ihracatı rakamlarının ocak ayı başında açıklanması bekleniyor.

Diasporadaki edebiyat ve düşünce varlığı temsilcilerini okuyucuyla buluşturan Telve dergisinin 8’inci sayısı çıktı. Edebiyat ve müziğin kadim dostluğunun etraflıca ele alındığı bu sayıda; iki disiplinin birbirini nasıl beslediği Türk ve dünya edebiyatının seçkin örnekleri üzerinden inceleniyor. 

 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) desteğiyle Türk diasporasının genç kalemleri tarafından hazırlanan Telve dergisinin 8’inci sayısı okuyucuyla buluştu.   

Sekizinci sayının ilk dosyasını Avusturya Viyana’dan Rumeysa Öztürk’ün kaleme aldığı “Şiir ve Musikide Gül ile Bülbül” başlıklı yazı oluşturuyor. Yazıda doğu edebiyatının en önemli sembollerinden, âşık ve maşukun kadim temsilleri gül ile bülbülün şiir ve musikideki yeri, örnekler üzerinden inceleniyor.  

 

Fransa Nancy’den Ecem Tuba Hızarcı’nın yazdığı “Cioran’ın Kelimeler Senfonisi” başlıklı yazıda ise; sesi, kelimelerle anlatan, müziğin özünü duyarak edebiyatta müziğe nasıl yer verilebileceğini gösteren Rumen filozof Cioran işleniyor.  

Almanya’nın Mannheim şehrinden Fatma Türk’ün kaleme aldığı “Müzikle İyileşen Bozkırkurdu” başlıklı dosya yazısında ise; müziğin modern insanın yabancılaşma problemine bir çözüm olarak sunulduğu, kahramanın müzikle iyileşme şansının değerlendirildiği Bozkırkurdu adlı eseri inceleniyor.  

 

“RONDO ALLA TURCA”DAN “TÜRK AKIMI”NA  

Bu sayıdaki bir diğer yazıyı ise “Saraydan Kız Kaçırma” başlığı ile Viyana’dan Büşra Öztürk kaleme aldı. Öztürk, Mozart’ın bestelediği “Türk Marşı” olarak bilinen “Rondo Alla Turca”nın hikâyesini okuyucuyla paylaşırken, Avrupa’da giyim tarzını, mimariyi, dekorasyonu kısaca günlük hayatı derinden etkileyen “Türk akımı”na dikkati çekiyor.  

Bunların yanında Almanya-Sindelfingen’den Münire Eslem Bozkurt ve Hersbruck’tan Burak Barut “Makamımız Aşk Olsun: Matlubu olmayan; edebiyatı, musikiyi n’eyler?” adlı dosya ile okuyucuyla buluşuyor.  

 

SEKİZİNCİ SAYININ KONUĞU ERCÜMENT AYTAÇ 

Sekizinci sayının ilk söyleşisinin konuğu ise, Diaspora edebiyatının önemli kalemlerinden Ercüment Aytaç oldu. Aytaç hikâyesini Viyana’dan Rumeysa Öztürk’e anlattı. 

İtalya’nın Floransa şehrinden Pınar Karataş da, “Yahya Kemal Beyatlı ve Musiki” başlıklı dosya yazısında, Yahya Kemal’in şiirlerindeki musiki öğeleri ve bestelenmiş şiirlerini inceliyor. Bunun yanında Esra Hanım Akdeniz ise, Osmanlı’nın Batı’da kullanılmayan müzik aletleriyle dönemin önemli bestekârlarına nasıl ilham kaynağı olduğuna dikkati çekiyor.  

Frankfurt’tan Demet Nebilir ve Belçika-Brüksel’den Büşra Kızıl; “Dilden Tele” başlıklı dosyada âşıklık geleneğini anlatıyor.  

“Müzik, edebiyat ve insan” temalı ikinci söyleşide ise besteci, yazar ve eğitmen Paolo Quilichini,  Viyana’dan Zümra Ufuk’un sorularını içtenlikle cevaplıyor.  

 

ŞİİR BÖLÜMÜNDE ON ESER YER ALIYOR 

Telve’nin şiir bölümde ise “Kentin İçinden”, “Yarım Ay”, “Kimseniz Siz”, “Nefis Emek Tarifleri”, “Ser”, “Sığınak”, “Mutlak Umut”, Metanet İzleri”, “Sanma” ve “Uzaktan” başlıklarla biri çeviri olmak üzere on eser yer alıyor. 

Telve’nin deneme bölümü; Avusturya-Bregenz’den Sena Şeker’in “Sanatın İyileştirici Gücü” başlıklı yazısıyla açılıyor. Zümra Ufuk’un kaleme aldığı “Şarkılardaki Şiirler” başlıklı denemede ise bestelenmiş önemli şiirlerden örneklerle; bestelerin şiir içeriğine mi yoksa yazının ritmine göre mi yapıldığı deneysel ve öznel bir analizle inceleniyor. Almanya’nın Berlin şehrinden Mehmet Akif Çelik de “Eşsiz Bir Eser; Mevlid-i Şerif’ten Yansımalar” başlıklı denemesiyle bu sayıda yerini alıyor.  

Almanya-Stuttgart’tan Tuana Yüksel “Kelimeler Sussun, Notalar Konuşsun” başlıklı denemesi ile müziğin tedavi edici özelliğine önem veren tarihimize referansla hafızalarımızı yokluyor. Paris’ten Büşra Akyüz Tunç; Jose Saramago’nun Körlük isimli romanı üzerinden pandeminin bizleri nasıl dönüştürdüğünü tartışıyor.   

 

 “Sevginin Gücü” başlıklı denemede ise Avusturya-Viyana’dan Yasin Durat; mülteci sığınma kampında tanışan Çeçenistanlı çiftin sevgi dolu hikâyesini anlatıyor.  

Kitap incelemelerinin yer aldığı bölümde Fatma Türk’ün Yabancılar Dairesi isimli kitabını Elif Neslihan Güney; Emine Doğrul’un Sofya Bir Zaman Yolculuğu adlı kitabını Hasibe Büşra Yüksel ve Münire Eslem Bozkurt’un Bul Beni Doktor isimli kitabını Zeynep Yaman derinlemesine inceliyor.  

 

Bu ayki “Masabaşı Telve Konuşmaları”nda ise 18-25 Ağustos 2022’de İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası Genç Yazarlar Akademisi’ne katılan Telve ve Bağlar dergisinden dokuz yazarın akademiye ve birer parçası oldukları Telve ve Bağlar’a dair değerlendirmeleri yer alıyor. 

Yazılarda ve dizelerde bahsi geçen eserleri, sayfadaki QR kodunu okutarak dinleyebileceğiniz, müzik dolu bu sayıdaki metinler ve dizeler sizleri bambaşka coğrafyalara götürecek. 

 

2023 yılına sayılı günler kala müşterilerine tatlı hatıralar ile bir selam bırakmak isteyen gastronomi esnafımız birbirinden güzel mesaj ile müşterini selamlamaya devam ediyorlar.

 

Nürnberg’in saygın restaurantlarından Çeşme bölgedeki çok sayıda müşterinin bir veya birkaç defa lezzet deneyimi için kendilerinde misafir olduğunu belirten Çesme Restaurant sahibi Niyazi Koç, “Müşterilerimizin iyi hatıralar ile bizden ayrılması çok önemlidir. Bizim gönlümüzde müşteri bir defa değil her defa lezzetlerimizden tatsın isteriz. Çünkü müşteri veli nimet ve nasiptir. Anadolu‘nun binbir lezzetini tatmayanlar kesinlikle dünya mutfağı konusunda tecrübeleri olduğundan bahsetmesinler. “Ükemizin yemek kültürünü Almanya da tanıtmak hepimiz için önemlidir. Damak tadımızı ülkemizden uzaklarda değişik milletlere tanıtmak ise herşeyden önce kültüre hizmettir” şeklinde konuştu.

 

Çeşme Retaurant uzun yıllardan bu yana Nürnberg‘in merkezi Plärrer Meydanı’nında müşterilerini ağırlıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

Son yıllarda Türk mutfağına olan ilginin giderek arttığı Almanya’da gastronomi esnafımızın sevinci de en yüksek düzeyde. Nürnberg bölgesinin uzun yıllara dayanan kaliteli geçmişi ile bilinen Mevlana Restaurant giderek artan müşteri potansiyelinin uğrak yerlerinden biri haline geldi.

 

Ayhaber’e açıklama yapan Mevlana Restaurant yetkilisi Mehmet Can, “Son yıllarda Türk mutfağına olan ilginin arttığı bir gerçek. Ancak bizim müşterimiz ve vatandaşlarımızdan Mevlana lezzetini tadanların  sayısının da giderek arttığı bir gerçek. Çok sayıda müşterimizin özellikle korona döneminde eve servisi de tercih etmesinden bu yükselişi otokontrol sistemi ile daha yakından farkedebiliyoruz” şeklinde konuştu.

 

Mevlana Restaurant uzun yıllardan bu yana Plärrer Meydanında Türkler ve Almanlar başta olmak üzere her milletten müşterilere Anadolu lezzetini dağıtmaya devam ediyor.

 

 

 

 

 

 

Spenden im Wert von insgesamt rund 4.000 Euro

 

Kurz vor Weihnachten noch eine Überraschung für die kleinen Patientinnen und Patienten im Klinikum Nürnberg: Die Firma Augeon AG stiftet ihre diesjährige Geld- und Sachspende für den Neubau des Kinderklinikums Nürnberg mit Geburtshilfe.

 

So überbrachten Gabriele Trzka und Radisa Dudic gemeinsam mit ProjektSchirmherrin Karin Baumüller-Söder Geschenke im Wert von 2.500 Euro und eine Geldspende in Höhe von 1.500 Euro. Der Ärztliche Leiter der Klinik für Kinderchirurgie und -urologie, Dr. Karl Bodenschatz, Pflegedienstleitung Judith Peltner und Fundraising-Leiter Dr. Stephan Kolb nahmen die Gaben erfreut entgegen.

 

Tiefe Verbundenheit zur Stadt Nürnberg

 

Die Firma Augeon AG hat es sich zur Aufgabe gemacht, individuelle Lösungen in Form von maßgeschneidertem, sachwertbasiertem Vermögensmanagement für ihre Kunden anzubieten. In Nürnberg und der Region ist das Unternehmen seit über 14 Jahren vertreten. Die Idee zur Unterstützung des Neubauprojektes erwuchs aus der tiefen Verbundenheit zur Stadt Nürnberg und der Möglichkeit, zu einer rascheren Genesung kranker Kinder in einem technisch hochwertigen und zugleich angenehmen Umfeld beizutragen. Denn dies entspricht auch der Firmen-Philosophie: Den Menschen mit den besten und geprüften Sachwertprodukten einen Weg zur finanziellen Gesundheit zu ebnen.

 

Schirmherrin Karin Baumüller-Söder begrüßte die doppelte Spende: „Mit dem Neubau des Kinderklinikums Nürnberg wollen wir einen Ort der Gesundheit für Kinder schaffen, der mit spezieller Medizintechnik für Kinder und nach den Bedürfnissen und Wünschen der kleinen Patienten eingerichtet ist. Sie sollen sich trotz teilweiser schwerer Krankheit mit ihren Familien für eine Weile wohlfühlen können. Es ist mir daher eine Herzensangelegenheit, dieses Zukunftsprojekt für und mit Nürnberg zu unterstützen. Genau dieser Gedanke des regionalen Engagements kommt bei dieser Spende zum Ausdruck. Besonders freut mich, dass auch Geschenke für die Kinder dabei sind, die die Weihnachtsfeiertage leider im Krankenhaus verbringen müssen.“

 

Das neue Kinderklinikum Nürnberg mit Geburtshilfe soll bis 2027 auf dem Gelände des Klinikums Nürnberg Süd entstehen – auf einer Fläche von 30.000 Quadratmetern mit fünf Stockwerken, 1.000 Räumen, über 200 Betten und acht Kreißsälen.

 

Das Klinikum Nürnberg ist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 8.400 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 ambulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürnberger Land.

 

Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnberg wurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Medizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wissenschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland.

 

 

Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eyaletinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı cami dernekleri başlattıkları “Katarakt Ameliyatı Kampanyası” ile Afrika’da bin 500 kişiye ışık oldu.

 

Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) ve Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği iş birliğinde, katarakt ameliyatlarını takip etmek ve ihtiyaç sahiplerine yardım paketi dağıtmak üzere Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Balve Mimar Sinan Camii dernek başkanı Özkan Güler, Hamm-Hövel Selimiye Camii dernek başkanı Muammer Gökçe, Arslan, Hemer Merkez Camii dernek başkanı Tacettin Önal, Iserlohn Merkez Camii dernek başkanı Dovan Üstün, Lüdenscheid Sultan Ahmet Camii dernek başkanı Göksal Üçüncü, Wickede Anadolu Camii dernek başkanı Uğur Ayverdi, Witten Sultan Ahmet Camii dernek başkanı Veysel Arslan’dan oluşan DİTİB heyeti Kenya’ya gitti.

 

Hayırseverlerin destekleriyle görme problemi yaşayan ihtiyaç sahiplerine katarakt ameliyatı yaptırmak üzere Kenya’da bulunduklarını belirten Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Özkan Güler, toplamda 500 kişiye ışık olacaklarını ifade etti.

DİTİB heyeti olarak katarakt ameliyatlarını yerinde görmenin yanında ihtiyaç sahiplerine yardım paketi dağıtacaklarını da aktaran Güler, 1981 yılından bu yana en büyük kuraklık dönemi yaşayan ülkenin dört bölgesinde acil insani yardım paketi dağıtacaklarını ve yetimhanelerini ziyaret edeceklerini söyledi.

 

Bir yılda 1500 kişiye ışık olduk

Güler, “Bizler dünyayı değiştiremeyiz ama hepimizin en ufak iyilikleriyle dünya güzelleşir. Yokluk içerisinde insanlara umut olmak çok güzel bir duygu. Bu yıl içerisinde hayırseverlerin katkılarıyla Çad, Senegal, Nijerya ve arkından Kenya‘da 1500 kişiye ışık olduk. Bu iyilik hareketini destekleyen hayırseverlere, DİTİB ailesine ve Türkiye Diyanet Vakfı’na teşekkür ediyor, hayırlarının kabulünü Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz.” diye konuştu.

Güler, Kenya’da özel bir kilinikte her gün 50 kişi olmak üzere 10 gün içerisinde toplamda 500 kişinin katarakt amileyatı yapılacağı söyledi.