Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
- Ifo Başkanı Clemens Fuest:
- "Şirketler kötümser olmaya devam ediyor"
 

BERLİN (AA) - Almanya'da geçen ay 84,7 puan olan Ifo İş Ortamı Güven Endeksi, ocakta şirketlerin, mevcut ekonomik durumu daha olumlu değerlendirilmesinin etkisiyle beklenmedik bir şekilde 85,1'e yükselerek iki aylık düşüşüne son verdi.

Merkezi Münih'te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), yaklaşık 9 bin firmanın katılımıyla gerçekleştirdiği ocak ayı Almanya İş Ortamı Güven Endeksi sonuçlarını yayımladı.

 

Buna göre, Aralık 2024’te 84,7 olan sanayi ve ticarete ilişkin İş Ortamı Güven Endeksi, bu ay 85,1'e yükseldi. Bu, Alman ekonomisinin en önemli ekonomik barometresinde iki aylık düşüşünün ardından geldi. Piyasa beklentisi endeksin 84,7'de sabit kalması yönündeydi.

Söz konusu dönemde Almanya'da Ifo Beklentiler Endeksi de 84,4'ten 84,2 puana inerken, Mevcut Durum Endeksi ise 85,1’den 86,1'e yükseldi.

Ifo'nun açıklamasında, Alman imalat sektöründe güvenin daha da gerilediği belirtilerek, “Gelen siparişler azalmaya devam ediyor. Kapasite kullanımı neredeyse hiç değişmeyerek yüzde 76,5'te kaldı. Bu oran uzun vadeli ortalama olan yüzde 83,4'ün hala oldukça altında.” ifadeleri kullanıldı.

 

- "Şirketler kötümser olmaya devam ediyor"

Ifo Başkanı Clemens Fuest, Alman şirketlerinde ekonomiye ilişkin duyarlılığın biraz iyileştiğini kaydederek "Bunun başlıca nedeni mevcut durumun daha olumlu bir şekilde değerlendirilmesi oldu. Ancak beklentiler yine kötüleşti. Şirketler kötümser olmaya devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu arada, Alman ekonomisi, geçen yıl Çin ile artan rekabet ve yapısal sorunların ekonomiyi frenlemesiyle art arda ikinci yıl küçülme kaydetti.

Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,1 küçülen ekonomi, 2025'in ilk çeyreğinde de daralması halinde, iki çeyrek art arda daralma olarak tanımlanan teknik resesyona girecek.

Analistler, Alman ekonomisinde 2025 yılı için de sadece hafif bir büyüme bekliyor.

 

BERLİN (AA) – Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Avrupa Birliği’nin (AB) Suriye’ye yönelik​​​​​​​ yaptırımların gevşetilmesine ilişkin karar alacak olmasının Suriye halkı ve Avrupalılar için iyi bir haber olduğunu söyledi.

Baerbock, Brüksel'de düzenlenen AB ülkelerinin Dışişleri Bakanları Toplantısı öncesi gazetecilere açıklamalarda bulundu.

 

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından AB’nin, tüm Suriyeliler için özgür ve güvenli bir Suriye'nin yanında olduğunu ve ülkenin yeniden imarını destekleyeceğini açıkça ifade ettiğini belirten Baerbock, "Ancak bunun için siyasi bir süreç gerekiyor." dedi.

Baerbock, ülkenin ekonomik olarak yeniden imarı ve ilerleme sağlaması için Suriye’ye yönelik yaptırımların gevşetilebileceğini dile getirdiklerini anımsatarak, “Bugün burada ilk yaptırımları gevşetme kararı alıyor olmamız Suriye halkı için iyi bir haberdir. Bu aynı zamanda biz Avrupalılar için de iyi bir haber. Çünkü doğal olarak komşumuzda yeniden imara ve dolayısıyla daha fazla güvenliğe ihtiyacımız var." şeklinde konuştu.

Esed rejiminin yandaşlarına ilişkin yaptırımların devam edeceğini vurgulayan Baerbock, "Suçlar aydınlatılmalı ve failler sorumlu tutulmalı.” ifadelerini kullandı.

Baerbock, bundan dolayı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komiserliğinin Suriye’deki çalışmaları için Almanya olarak 3 milyon avro daha sağlayacaklarını kaydetti.

 

- "Yaptırımların gevşetilmesi, açık çek değil" vurgusu

Bir gazetecinin, Almanya ve diğer AB ülkelerinin Suriye'deki yönetimden memnun oldukları için mi yaptırımları gevşetme kararı alacaklarına dair sorusuna Baerbock, "Bu (yaptırımların gevşetilmesi) açık çek değildir. Bu nedenle diğer yaptırımları kaldırmayacağız." yanıtını verdi.

Baerbock, AB'nin yeni aşırılık yanlısı veya terörist yapıları finanse etmeyeceğini de açıkça ifade ettiğini hatırlatarak, "Bu ikisi birbirine çok bağlı ve geleceğin nasıl olacağı 50 gün geçmesine rağmen hala belli değil.” değerlendirmesinde bulundu.

Halihazırda uygulamaya konulacak bazı kilit noktalar üzerinde Amerikalılar, Arap ülkeleri ve diğer ülkelerle mutabık kaldıklarını belirten Baerbock, bunun Suriye'de daha fazla istikrar için doğru bir adım olduğu sonucuna vardıklarını ifade etti.

 

- Trump'ın Gazze halkına yönelik sürgün önerisine tepki

ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze halkının sürgün edilmesi önerisini Alman hükümetinin nasıl değerlendirdiğine değinen Baerbock, Gazze'de esir ve ateşkes anlaşmasının uygulanmasına devam edilmesi gerektiğini söyledi.

Baerbock, bunun parametrelerinin her zaman açık olduğunu vurgulayarak, "Hem İsrail'in, hem de Filistinlilerin güvenliğinin garanti altına alındığı bir çözüm bulunmalıdır. Bu nedenle, sadece AB olarak değil, G7 olarak ve özellikle Arap ortaklarımızla birlikte, bunun Gazze'den tehcir edilme anlamına gelmediğini açıkça ifade ettik." diye konuştu.

 

- Baerbock, Almanya'da CDU/CSU'nun başbakan adayı Merz'i eleştirdi

Almanya'da Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı olan Hrisityan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz’in göç politikasını sertleştireceğine ilişkin açıklamalarını da eleştiren Baerbock, Merz’in AB yasalarını ihlal etmek ve Almanya’nın etrafında bir duvar örmek istediğini savundu.

Baerbock, CDU/CSU’nun Almanya’yı tamamen kapatmak istediğine, bunun da komşu ülkelere ticareti engelleyeceğine işaret ederek, "Avrupa'nın parçalanabileceği" uyarısında bulundu.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da sigara satışları geçen yıl 2019'dan beri ilk kez artış gösterdi.

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), tütün ürünlerinin satışına ve vergilendirilmesine ilişkin 2024 verilerini açıkladı.

Buna göre, ülkede 2024'te yaklaşık 66,2 milyar adet sigara vergilendirildi. Bu rakam 2023'e kıyasla yüzde 3,5 daha fazla oldu. Böylece 2024, 2019'dan beri ilk kez daha fazla sigaranın vergilendirildiği bir yıl oldu.

 

Destatis, söz konusu satışlardaki artışın "ileriye yönelik" etkiden kaynaklandığını açıkladı.

Açıklamada, "Tütün vergisinin 1 Ocak 2025'te artırılacak olması nedeniyle üreticiler, yeni vergi oranları veya 2025'te satılması planlanan ürünler için önceden vergi pulu sipariş etmek zorunda kaldı." denildi.

Vergilendirilmiş ince kıyılmış tütün miktarı da 2024'te yüzde 6,7 artarak 25 bin 152 tona yükseldi. Puro ve sigarillo satışları da yüzde 0,2 artışla 2,3 milyar adede yükseldi.

Nargilelik tütün satışlarının ise geçen yıl yüzde 75,1 artarak 1274 tona ulaşması dikkati çekti.

 

BERLİN (AA) - Almanya'nın düzensiz göçle mücadele kapsamında, sınırlarında yaptığı kontrollerle Ekim 2023’ten bu yana 43 bin 500 kişiyi geri çevirdiği bildirildi.

Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Maximilian Kall, Berlin'de yaptığı açıklamada, ülkesinin düzensiz göçle mücadele kapsamında Ekim 2023’te başlattığı uygulamanın sürdürüldüğünü ifade etti.

Bu süre içerisinde Alman sınırlarında 43 bin 500 kişinin geri gönderildiği bilgisini paylaşan Kall, "Bu da ülkeye düzensiz girişlerin büyük bölümünün önlendiği anlamına geliyor." dedi.

 

Kall, ancak Alman hükümetine göre sınırlardan ayrım yapılmaksızın herkesin geri çevrilmesinin mümkün olmadığını belirterek, bunun komşu ülkelerle yapılan işbirliğini tehlikeye atacağını savundu.

Almanya’da 2024’te, bir önceki yıla göre iltica başvurularının 111 bin azaldığını ve düzensiz göçün yüzde 34 gerilediğini ifade eden Kall, bu dönemde sınır dışı edilenlerin sayısının da yüzde 22 arttığını belirtti.

Bu verilere ve yasalara bakıldığında kapsamlı geri çevrilmeler için "acil durum" ilan edilemeyeceğini vurgulayan Kall, Avrupa Birliği (AB) yasalarında düzenlenen "acil durum" ilanı için ülkedeki kamu düzenine veya güvenliğine yönelik gerçek ve ciddi tehdit olması gerektiğine işaret etti.

Almanya’nın tüm iç sınırlarını kontrol altına alarak çok kapsamlı önlemler hayata geçirdiğini aktaran Kall, "Aslında Şengen Bölgesi'nde bu böyle öngörülmüyor. Şengen Bölgesi'nde bu gerçekten de kuralın istisnasıdır. Bunun için iyi sebepler var çünkü bu sayede insan kaçakçılığıyla etkin şekilde mücadele edebiliyor ve düzensiz göçü etkin şekilde azaltabiliyoruz. Avrupa Komisyonu da bu konuda herhangi bir itirazda bulunmadı." ifadelerini kullandı.

 

Kall, hükümetin görüşüne göre AB hukuku kapsamında başka kuralların uygulanmasının mümkün olmadığını kaydetti.

Almanya’da ana muhalefetteki Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz, göç politikasını sertleştirmek istediğini ve buna ilişkin önergeleri Federal Meclise sunacaklarını belirtmişti.

CDU/CSU, bu önergelerde tüm komşu ülkelerle olan sınırlarda kalıcı sınır kontrolleri yapılmasını ve koruma talep edenler dahil, ülkeye giriş belgeleri olmayan herkesin girişinin yasaklanmasını istiyor.

Hükümette yer alan Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller de yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle bu taleplere karşı çıkıyor.

 

Almanya, düzensiz göçle mücadele kapsamında Ekim 2023'ten bu yana Polonya, Çekya ve İsviçre sınırlarında, 2024 Eylül’den beri de tüm kara sınırlarında kontroller yapıyor. Almanya-Avusturya sınırlarındaki kontroller ise 2015’te başlamıştı.

Seit Oktober 2021 wirbt der Landkreis Würzburg gemeinsam mit seinen 52 Gemeinden für gesunde und lokale Nahrungsmittel. Organisiert als Öko-Modellregion werden Versorgerstrukturen vor Ort ausgebaut und der Anteil des ökologischen Landbaus erhöht. Der Beitritt der Stadt im Januar 2023 hat zusätzliche Synergieeffekte geschaffen. „Im Landkreis sitzen die Erzeuger, in der Stadt die Verbraucher. Stadt und Landkreis in einer Öko-Modellregion zusammenzufassen, kommt allen Beteiligten zugute“, sind sich Landrat Thomas Eberth und Oberbürgermeister Christian Schuchardt einig. Angesichts des Auslaufens der Förderperiode im Herbst 2024 war die Öko-Modellregion stadt.land.wü. nun aufgefordert, die Erfolge der vergangenen Jahre aufzuzeigen und ein neues Konzept zur Fortschreibung zu entwickeln.

Positiver Zuspruch von Kreistag und Stadtrat

In den vergangenen drei Förderjahren wurden zahlreiche Veranstaltungen zum Thema Bio-Regionalität erfolgreich umgesetzt. Bürgerinnen und Bürger wurden für das Thema sensibilisiert, Erzeuger und Verbraucher an einen Tisch gebracht. Der Aufbau von Wertschöpfungsketten und die Steigerung des Bio-Anteils in der Außer-Haus-Verpflegung sind anspruchsvolle Aufgaben, die viel Zeit und ein starkes Netzwerk erfordern. Der Erfolg der letzten Jahre spiegelt sich allerdings auch in den einstimmigen Beschlüssen des Kreistags und Stadtrats wider, die sich für die Verlängerung der „staatlich anerkannten Öko-Modellregion stadt.land.wü.“ ausgesprochen haben. Mit der Zusage des Staatsministeriums für Ernährung, Landwirtschaft, Forsten und Tourismus wurde die Förderung des Projektmanagements nun bis 30. September 2028 bewilligt.

„Die Krisen in der Vergangenheit haben gezeigt, wie wichtig regionale Wertschöpfungsketten sind“, betont Landrat Thomas Eberth bei der Vertragsunterzeichnung mit Oberbürgermeister Christian Schuchardt. „Starke Netzwerke direkt vor Ort, gerade beim Thema Nahrungsmittel, helfen uns nicht nur die Ressourcen unserer Region sinnvoll zu bündeln. Kurze Wege vom Erzeuger bis zum fertigen Gericht auf dem Mittagstisch verringern die Belastung unseres Klimas, stärken unsere regionalen Wirtschaftskreisläufe und machen unsere Region weniger abhängig vom globalen Marktgeschehen. Abgesehen davon, schmeckt’s regional einfach am besten“, so der Landrat. „Vor diesem Hintergrund freue ich mich besonders darüber, dass wir diesen Weg zur Stärkung unserer Region weiterhin Seite an Seite mit der Stadt Würzburg gehen.“

Erfolgreiche Projekte werden fortgesetzt

In Zukunft wird weiterhin an der besseren Versorgung mit regionalen Bio-Produkten gearbeitet, der Absatz in der Gemeinschaftsverpflegung forciert und die Bewusstseinsbildung weiter gefördert. Aus der Arbeit sind bereits erfolgreiche Projekte wie die „geschälten Kartoffeln für die Außer-Haus-Verpflegung“, die „Falafel aus Kichererbsen aus dem Landkreis Würzburg“ und die „Sonnenblumenkerne aus dem Landkreis Würzburg für eine lokale Bio-Bäckerei“ hervorgegangen. Seit der Gründung der Öko-Modellregion stadt.land.wü. stehen zudem Fördermittel in Höhe von 100.000 Euro zur Verfügung. Mit diesen Mitteln konnten Bio-Akteure aus der Region bisher 24 Kleinprojekte mit einem Gesamtwert von über 250.000 Euro realisieren.

Oberbürgermeister Christian Schuchardt zieht eine positive Zwischenbilanz: „Die geförderten Projekte gehen mit einer großartigen Öffentlichkeitsarbeit einher. Hinter den Produkten stehen Landwirte, Imker oder Familienbetriebe, die mit großer Begeisterung einen Einblick in ihre tägliche Arbeit geben. Verbraucher, die über den Tellerrand blicken wollen, lernen viel über ihr Essen und erfahren eine Transparenz, die leider nicht immer bei Lebensmitteln gegeben ist.“

Die Region Würzburg: Zahlen und Fakten

Mit einer Waldfläche von 22.135,76 Hektar und 67.995,07 Hektar landwirtschaftlicher Fläche werden insgesamt rund 85,4 Prozent der Gesamtfläche im Landkreis für land- und forstwirtschaftliche Zwecke genutzt (Quelle: Stat. Landesamt). Die fruchtbaren Böden der Region sind besonders wichtig für den Ackerbau. Neben verschiedenen Getreidearten spielt auch der Gemüsebau, der Anbau von Zuckerrüben und der Weinbau eine bedeutende Rolle in unserer Region. Der Anteil ökologisch bewirtschafteter Flächen im Landkreis Würzburg beträgt etwa 15 Prozent und liegt damit über dem bayerischen Durchschnitt (Stand 2023). Mit der „Bergtheimer Mulde“ beherbergt der Landkreis Würzburg das größte Öko-Gemüse-Anbaugebiet in Bayern. Auf rund 1.000 Hektar landwirtschaftlicher Fläche werden hier nicht nur bekannte Feldfrüchte, sondern auch Sonderkulturen wie Gemüse und Beeren kultiviert.

 

Bildunterschrift:

 

Unterzeichnung des neuen Kooperationsvertrages zwischen (von links) Landrat Thomas Eberth und Oberbürgermeister Christian Schuchardt, begleitet von Michael Dröse (Leiter der Stabstelle des Landrats), Hanna Dorn (Öko-Modellregionsmanagerin), Rico Neubert (Stabstellenfachbereichsleiter) und Jacek Braminski (persönlicher Mitarbeiter des Oberbürgermeisters).

 

Foto: Dagmar Hofmann

 

 

Federal seçimlere yaklaşan Almanya’da, bölgelerine sadık olan adaylar, seçmene ulaşmak için çeşitli etkinlik ve diyaloglarla 23 Şubat günü yapılacak seçimlerdeki desteklerini almak istiyorlar.

Schweinfurt ve çevresinin önemli adaylarından Markus Hümpfner, Ayhaber’e yaptığı açıklamalarda, “Bölgemizdeki göçmen kökenli seçmenlerle uzun yıllara dayanan bir ilişkimiz var. Çok sayıda iş ve okul arkadaşım var. Birinci nesil göçmenlerle birlikte yaşadım. Entegrasyon dediğimiz de işte tam olarak budur. Ülkemizin kalkınmasına ciddi anlamda destek veren ve savaş sonrası yıkımın onarılmasında Türklerin Almanya’ya olan desteğini unutamayız. Türklerin isteklerine en iyi şekilde cevap verebilecek siyasi platform olarak SPD’yi gördüğüm için buradan aday oldum. Göçmen kökenli seçmenden alacağım destek ile Berlin’de bölgemizi temsil etmek istiyorum” şeklinde konuştu.

Bilindiği gibi Markus Hüpfner, ilk dönemde bölgesi ile bağını hiç eksiltmeyen önemli bir siyasetçi oldu.

 

Geçtiğimiz hafta sonu, Ankara’daki Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde, “Trump döneminde ABD-AB İlişkileri” konulu bir toplantı yapıldı. Toplantıda, gazeteci Alper Tan başkanlığında, Almanya’dan Dr. Latif Çelik, İngiltere’den Mustafa Köker ve Hollanda’dan naçizane şahsım, Trump’ın başkan seçilmesinin Avrupa’ya yansımalarını konuştuk. 

Avrupa kamuoyunda oluşan Trump algısı üzerine yaptığım konuşmamın özetini siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim.

Konuşmamda, üç ana detay üzerinde durdum.
*Trump’ın göreve başladığı gün yaptığı konuşmanın şifreleri,
*Trump’ın Davos’ta yaptığı konuşma,
*Avrupa sivil toplum kuruluşlarının Trump ve zihniyetine karşı aksiyonları.

Trump’ın konuşmasındaki şifreler

Öncelikle, Trump’ın, ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlarken yaptığı açılış konuşmasında Avrupa’nın yer almaması dikkat çekti.
Trump  konuşmasında, Meksika’ya ayar çekti. Panama’yı uyardı. Çin’i tehdit etti. Avrupa gündeme gelmedi.
Trump’ın konuşması, Avrupalılara White Christian Nationalism (Beyaz Hristiyan Nasyonalizmi) düşüncesini hatırlattı. Bu düşünce, iyi ile kötü arasındaki mücadeleyi ortaya koyarak, iyilerin yani Trump ve destekçilerinin zafer kazandığı düşüncesiydi...
Trump için artık siyasi rakipler yok, ‘düşman’ var. Trump’a göre, “Amerikalılar, Tanrı tarafından, diğer uluslara ilham veren seçkin bir millet. İki cinsiyet var: kadın ve erkek. Ülkenin meşru sahipleri Beyaz Hristiyanlardır. Kamu alanlarında daha çok Hristiyan semboller yer alacak. Kaybedilen Amerikan gururu tekrar yeniden kazanılacak.” 

Avrupa kendisine çeki düzen vermeli

Trump, geçtiğimiz günlerde Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’na video bağlantısıyla katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında, Avrupa'yı sevdiğini ve birçok arkadaşının da olduğunu ama ABD'nin iyi muamele görmediğini söyleyen Trump, AB'nin büyük Amerikan teknoloji şirketlerine uyguladığı ticaret engellerini ve cezaları dile getirdi. Trump, Davos’taki konuşmasında siyaset ve iş dünyasının temsilcilerine, “ABD işbirliğine açıktır” diyerek, Amerika’nın tüm müzakerelere ve tekliflere açık olduğunun altını çizdi. Trump, NATO normları, uluslararası vergiler, Amerika’dan fosil yakıtlarının satın alınması gibi konulara açık olduklarını belirtti.
Trump’ın bu çıkışı, dünyaya ve Avrupa’ya bir meydan okuma olarak yorumlandı. Bu konuşma aynı zamanda, Avrupa’nın dünyada yerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğine işaret ediyordu. Çünkü, bugüne kadar Avrupa sadece ABD ile olan ilişkileriyle kendisine fayda sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa ettiği liberal düzenle de kendini rahat hissediyor. Başkan Trump ise bu durumdan rahatsız.

Avrupa sivil toplum kuruluşları harekete geçti

Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi ve göreve başlamasıyla, Avrupa karar vericileri tam bir telaş, şaşkınlık ve belirsizlik içindeyken, özellikle sivil toplum çevrelerinde ciddi bir hareketlilik yaşanıyor.
Trump’ın konuşma yaptığı gün, ‘demokrasi ve insan hakları için karanlık bir gün’ olarak nitelendirilirken, teknoloji milyarderi Elon Musk’ın yeni kurulacak ‘Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na getirilmesinin, demokrasi için bir tehlike olduğunun altı çiziliyor.
Pek çok demokratik kuruluş ve devlet, nefret ve yanıltıcı bilgi sunan, siyasi müdahalelerde bulunan ve demokratik hukuk sisteminin çöküşüne zemin hazırlayan X (twitter) ile binlerce kişi ve kurum ilişkilerini kesiyor, hesaplarını kapatıyorlar. Avrupa kamuoyu, bu şekilde ABD’nin yeni yönetimiyle mücadeleye başlıyor.

Görüldüğü üzere, Trump’ın, yeniden ABD Başkanı olarak göreve başlaması, Avrupa karar vericilerini kara kara düşündürüyor. Olası bir ekonomik savaş, NATO’nun zayıflaması, ABD’nin Ukrayna’yı terk etmesi, ABD ile iç içe geçmiş bir Avrupa’yı endişelendiriyor. ABD’nin Avrupa’yı öncelikle askeri ve siyasi bir müttefik olarak değil de, ekonomik bir rakip olarak görmeye başlaması, Avrupa için felaket demektir.
Trump’ın bu girişimleri, Avrupa refahının tehdit edildiğinin bir göstergesidir.

Veyis Güngör
26 Ocak 2025

Geçtiğimiz hafta sonu, Ankara’daki Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde, “Trump döneminde ABD-AB İlişkileri” konulu bir toplantı yapıldı. Toplantıda, gazeteci Alper Tan başkanlığında, Almanya’dan Dr. Latif Çelik, İngiltere’den Mustafa Köker ve Hollanda’dan naçizane şahsım, Trump’ın başkan seçilmesinin Avrupa’ya yansımalarını konuştuk. 

Avrupa kamuoyunda oluşan Trump algısı üzerine yaptığım konuşmamın özetini siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim.

Konuşmamda, üç ana detay üzerinde durdum.
*Trump’ın göreve başladığı gün yaptığı konuşmanın şifreleri,
*Trump’ın Davos’ta yaptığı konuşma,
*Avrupa sivil toplum kuruluşlarının Trump ve zihniyetine karşı aksiyonları.

Trump’ın konuşmasındaki şifreler

Öncelikle, Trump’ın, ABD’nin 47. Başkanı olarak göreve başlarken yaptığı açılış konuşmasında Avrupa’nın yer almaması dikkat çekti.
Trump  konuşmasında, Meksika’ya ayar çekti. Panama’yı uyardı. Çin’i tehdit etti. Avrupa gündeme gelmedi.
Trump’ın konuşması, Avrupalılara White Christian Nationalism (Beyaz Hristiyan Nasyonalizmi) düşüncesini hatırlattı. Bu düşünce, iyi ile kötü arasındaki mücadeleyi ortaya koyarak, iyilerin yani Trump ve destekçilerinin zafer kazandığı düşüncesiydi...
Trump için artık siyasi rakipler yok, ‘düşman’ var. Trump’a göre, “Amerikalılar, Tanrı tarafından, diğer uluslara ilham veren seçkin bir millet. İki cinsiyet var: kadın ve erkek. Ülkenin meşru sahipleri Beyaz Hristiyanlardır. Kamu alanlarında daha çok Hristiyan semboller yer alacak. Kaybedilen Amerikan gururu tekrar yeniden kazanılacak.” 

Avrupa kendisine çeki düzen vermeli

Trump, geçtiğimiz günlerde Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’na video bağlantısıyla katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmasında, Avrupa'yı sevdiğini ve birçok arkadaşının da olduğunu ama ABD'nin iyi muamele görmediğini söyleyen Trump, AB'nin büyük Amerikan teknoloji şirketlerine uyguladığı ticaret engellerini ve cezaları dile getirdi. Trump, Davos’taki konuşmasında siyaset ve iş dünyasının temsilcilerine, “ABD işbirliğine açıktır” diyerek, Amerika’nın tüm müzakerelere ve tekliflere açık olduğunun altını çizdi. Trump, NATO normları, uluslararası vergiler, Amerika’dan fosil yakıtlarının satın alınması gibi konulara açık olduklarını belirtti.
Trump’ın bu çıkışı, dünyaya ve Avrupa’ya bir meydan okuma olarak yorumlandı. Bu konuşma aynı zamanda, Avrupa’nın dünyada yerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğine işaret ediyordu. Çünkü, bugüne kadar Avrupa sadece ABD ile olan ilişkileriyle kendisine fayda sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa ettiği liberal düzenle de kendini rahat hissediyor. Başkan Trump ise bu durumdan rahatsız.

Avrupa sivil toplum kuruluşları harekete geçti

Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesi ve göreve başlamasıyla, Avrupa karar vericileri tam bir telaş, şaşkınlık ve belirsizlik içindeyken, özellikle sivil toplum çevrelerinde ciddi bir hareketlilik yaşanıyor.
Trump’ın konuşma yaptığı gün, ‘demokrasi ve insan hakları için karanlık bir gün’ olarak nitelendirilirken, teknoloji milyarderi Elon Musk’ın yeni kurulacak ‘Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na getirilmesinin, demokrasi için bir tehlike olduğunun altı çiziliyor.
Pek çok demokratik kuruluş ve devlet, nefret ve yanıltıcı bilgi sunan, siyasi müdahalelerde bulunan ve demokratik hukuk sisteminin çöküşüne zemin hazırlayan X (twitter) ile binlerce kişi ve kurum ilişkilerini kesiyor, hesaplarını kapatıyorlar. Avrupa kamuoyu, bu şekilde ABD’nin yeni yönetimiyle mücadeleye başlıyor.

Görüldüğü üzere, Trump’ın, yeniden ABD Başkanı olarak göreve başlaması, Avrupa karar vericilerini kara kara düşündürüyor. Olası bir ekonomik savaş, NATO’nun zayıflaması, ABD’nin Ukrayna’yı terk etmesi, ABD ile iç içe geçmiş bir Avrupa’yı endişelendiriyor. ABD’nin Avrupa’yı öncelikle askeri ve siyasi bir müttefik olarak değil de, ekonomik bir rakip olarak görmeye başlaması, Avrupa için felaket demektir.
Trump’ın bu girişimleri, Avrupa refahının tehdit edildiğinin bir göstergesidir.

Veyis Güngör
26 Ocak 2025

Siyasetin yarışı giderek hızlanırken, Unterfranken Yeşillerinden aday olan Jessica Hecht, bölgede yaşayan Almanlar dışında göçmenlerin de oylarına talip olduğunu belirtti.

Ayhaber’e açıklamalarda bulunan Yeşil aday Jessica Hecht, “Uzun yıllardan bu yana göçmen toplumunun ciddi anlamda ilgisini çeken bir partiyiz. Federal seçimlerde bize verilen her oy, aşırı sağın önündeki en sağlam kale olacak ve ülkemizde demokratik yaşama önemli katkılar sağlayacaktır. Bu açıdan bizi seçen her göçmenin yanlış yapmayacağını belirtmek isterim” şeklinde konuştu.

 

Chancen für Barrierefreiheit und Inklusion: Gemeinsam Stadt und Gesellschaft gestalten. Unter diesem Motto besuchte die Bundestagsabgeordnete Heike Heubach auf Einladung von MdB Markus Hümpfer die Stadt Schweinfurt. Als erste gehörlose Abgeordnete Deutschlands und Mitglied im Bauausschuss des Bundestags wollte sie sich vor Ort ein Bild von den Herausforderungen und Möglichkeiten zur Verbesserung der Barrierefreiheit machen.


Los gings mit einer Begehung im Stadtgebiet. Gemeinsam mit SPD-Fraktionsvorsitzenden im Stadtrat Marietta Eder und Manfred Neder, dem Vorsitzenden des Behindertenbeirats, wurden Gehwege, öffentliche Gebäude und Bushaltestellen auf ihre Zugänglichkeit überprüft. Besonders der Marktplatz und der Lutherplatz wurden als problematische Bereiche für Rollstuhlfahrer identifiziert.


"Barrierefreiheit bedeutet mehr als nur Rampen oder abgesenkte Bordsteine. Es geht um echte gesellschaftliche Teilhabe," betonte Heike Heubach. Während des Rundgangs wurden Herausforderungen wie fehlende Bordsteinabsenkungen oder schwer zugängliche öffentliche Einrichtungen besprochen. Dabei wurden auch Möglichkeiten zur politischen Unterstützung erörtert.
In Schweinfurt leben rund 9.500 Menschen mit Behinderung, darunter etwa 6.000 mit einer Schwerbehinderung. Jedes Jahr kommen etwa 200 neue Fälle hinzu, viele davon mit Sehbeeinträchtigungen.

Treffen mit dem Gehörlosenverein Schweinfurt
Nach dem Rundgang trafen sich die Beteiligten im Vereinsheim des Gehörlosenvereins in der Klingenbrunnstraße 20. Jochen Gräf, der Vorsitzende des Vereins, zeigte sich zusammen mit seinem Vorstand überaus erfreut über den Besuch der gehörlosen Abgeordneten, MdB Markus Hümpfer und Marietta Eder.
Intensiv wurden die Bedürfnisse gehörloser Menschen in Schweinfurt diskutiert. Themen wie die Anpassung von Wohnräumen und die Renovierung des Vereinsheims standen im Fokus. "Inklusion muss ganzheitlich gedacht werden, und kommunikative Barrieren müssen abgebaut werden," erklärte Heike Heubach und stellte passende Förderprogramme vor.
Der Gehörlosenverein besteht seit 90 Jahren und hat 120 Mitglieder. Er bietet Sozialkontakte, Beratung, kulturelle Angebote und Seminare für Gehörlosen und deren Angehörige an. Als größte Herausforderung gestaltet sich die schwierige Kommunikation mit Behörden und der Stadt Schweinfurt, zu denen jedes Mal Gebärdendolmetscher bereitgestellt werden müssen.
MdB Markus Hümpfer betonte die Bedeutung des direkten Austauschs mit Betroffenen: "Nur so können wir passgenaue Lösungen finden." Ein Erfolg des Treffens war die Zusage der Stadt, die Dolmetscherkosten für weitere Gespräche mit der Stadt und dem Betreiber SWG zum Umbau des Vereinsheims zu übernehmen. Stadträtin Marietta Eder versprach, sich für den geplanten Umbau des Vereinsheims im Stadtrat und Sozialausschuss einzusetzen.


Ein inklusives Schweinfurt für alle
Der Besuch von Heike Heubach in Schweinfurt hat gezeigt: Barrierefreiheit ist eine Aufgabe für die gesamte Gesellschaft. Nur durch das gemeinsame Engagement von Politik, Verwaltung und Betroffenen kann sie erfolgreich umgesetzt werden.
MdB Markus Hümpfer sicherte zu, den Dialog zwischen der Stadt, und dem Gehörlosenverein weiter voranzutreiben, um eine dauerhafte Lösung für das Vereinsheim zu finden. Schweinfurt hat das Potenzial, eine Vorbildstadt für Inklusion zu werden, wenn alle zusammenarbeiten.
Bildunterschrift im Vereinsheim des Gehörlosenvereins Schweinfurt 1931 e.V. v.l.n.r. Sozialamtsleiter Matthias Kress, Vorsitzender Jochen Gräf, Stadträtin Marietta Eder, MdB Heike Heubach, MdB Markus Hümpfer, Behindertenbeiratsvorsitzender Manfred Neder