Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

"Bugün ve önümüzdeki yıllarda Ukrayna'ya yatırım yaparsanız, geleceğin Avrupa Birliği üyesine yatırım yapmış olursunuz"
 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Ukrayna'ya desteğini yineleyerek, Alman iş dünyasını, Rusya ile savaş halinde olan bu ülkeye daha fazla yatırım yapmaya çağırdı.

Başkent Berlin'de düzenlenen 7. Almanya-Ukrayna İş Forumu'nda konuşan Scholz, Almanya'nın sadece askeri destek anlamında değil ekonomik yardım anlamında da Ukrayna'nın yanında yer aldığını belirtti.

Ukrayna’ya Alman devlet desteğinin tek başına yeterli olmadığını ve özel sektörün yatırımının gerekli olduğunu vurgulayan Scholz, "Bugün ve önümüzdeki yıllarda Ukrayna'ya yatırım yaparsanız, geleceğin Avrupa Birliği (AB) üyesine yatırım yapmış olursunuz." dedi.

 

Scholz, iki ülkeden yatırımcıların ortak girişimlerde bulunma çağrısında bulunarak, özel sermaye olmadan Ukrayna'nın toparlanmasının mümkün olamayacağını söyledi.

Alman şirketlerin Ukrayna'ya olan yoğun ilgisine dikkati çeken Scholz, bu ülkede bugün yaklaşık 2 bin Alman şirketinin faaliyet gösterdiğini kaydetti.

Scholz, "Birçoğu (Alman şirketler) ek yatırımlar planlıyor. Ülkenin yeniden inşasına yardımcı oluyorlar." ifadelerini kullanarak, Ukrayna'daki Alman şirketlerine sağlanan yatırım garantilerinin dünyada ilk sırada yer aldığını aktardı.

 

- "Savaşın başlamasından bu yana hiçbir Alman şirketi Ukrayna'yı terk etmedi"

Forumda konuşan Ukrayna Başbakanı Denys Shmyhal da Almanya ve Ukrayna arasında dijital teknolojiler, tarım, savunma ve enerji alanlarında daha güçlü bir işbirliği çağrısında bulundu.

Schmyhal, Ukrayna savunma sanayisinin halihazırda yaklaşık 800 şirkette 300 binden fazla kişiye istihdam sağladığını anlatarak, "Savunma sanayisinde üretimimiz hız kazanıyor." dedi.

2022'de Rusya ile savaşın başlamasından beri tek bir Alman şirketinin bile Ukrayna pazarını terk etmediğini belirten Schmyhal, ülkesinin nadir toprak ve metal rezervlerinin yanı sıra, büyük doğal gaz depolama kapasitelerine de sahip olduğunu söyledi.

Denys Shmyhal, "Avrupa'nın gaz kasası haline gelebilecek 30 milyar metreküplük en büyük yeraltı gaz depolama tesislerine sahibiz." ifadesini kullandı.

 

- 12 milyar avroluk ticaret hacmi

Almanya Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) Başkanı Peter Adrian ise Rusya ile savaşın başlamasından beri Ukrayna’nın önemli bir direnç gösterdiğini belirterek, "Savaşın neden olduğu sürekli tehdit ve belirsizliklere rağmen, Almanya-Ukrayna ticareti bu yıl rekor düzeye ulaştı. Mal alışverişinin 2024'te 12 milyar avronun üzerinde bir hacme ulaşmasının beklenmesi de özellikle enerji altyapısında olmak üzere, sahada meydana gelen büyük tahribattan kaynaklanmaktadır. Bu da ekonomik işbirliğinin zor zamanlarda bile ne kadar önemli olduğunu ve olmaya devam edeceğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.

 

Alman şirketleri, özellikle enerji sektörü, binaların modernizasyonu ve teknolojik gelişimde Ukrayna'nın yeniden inşasına katkıda bulunmak için uzmanlıklarını ve yatırım güçlerini kullanma fırsatına sahip olduğunu anlatan Adrian, Alman ihracat ve yatırım garantilerinin, "bu zorlu ama gelecek vadeden pazara" erişimi desteklediğini belirtti.

Berlin'de düzenlenen 7. Almanya-Ukrayna İş Forumu'nun bu yılki sloganı, "Birlikte daha güçlüyüz. Geleceği güvence altına almak" olarak belirlendi. Forumda bu yıl enerji tedariki ve savunma sanayisi konularına odaklanıldı.

 
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Ürdün Kralı 2. Abdullah ile telefonda görüştüğü bildirildi.

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit’in yaptığı yazılı açıklamaya göre Scholz, telefonda Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Suriye ve bölgedeki durumu görüştü.

Scholz ve Abdullah'ın, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin sona ermesini memnuniyetle karşıladığı belirtildi.

 

Suriye'de kapsayıcı bir siyasi sürecin artık çok önemli olduğu ve geçiş sürecinin desteklenmesi gerektiği konusunda mutabık olan iki liderin, dini azınlıkların korunmasına büyük önem atfettiği ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin önemini vurguladığı aktarıldı.

Almanya Başbakanı ve Ürdün Kralı, Gazze Şeridi'ndeki duruma ilişkin de acil ateşkes için ve esirlerin serbest bırakılması konusunda anlaşmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.

 
 

BERLİN (AA) - Almanya'da 23 Şubat'ta düzenlenmesi planlanan erken genel seçimler Alman toplumu ve siyasetinde üç yıllık istikrarsızlığın ve belirsizliğin sonlandırılabileceği bir fırsat olarak değerlendiriliyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfından (SETA) Berlin Araştırma Direktörü M. Erkut Ayvaz tarafından kaleme alınan "Almanya'da 16 Aralık 2024 Güven Oylaması ve Erken Seçim Süreci" başlıklı makalede Almanya'da üç partili koalisyonun dağılması öncesindeki gelişmelere değinilerek erken seçim tarihinin belirlenmesi süreci ele alındı.

Federal Meclis'te 16 Aralık’ta yapılacak güven oylaması ve bununla erken seçim yolunun açılmasına ilişkin detaylara da yer verilen makaleye göre, 7 ay öne çekilerek 23 Şubat 2025’te gerçekleştirilecek olan Federal Meclis seçimleri Alman toplumu ve siyasetinde üç yıllık istikrarsızlığın ve belirsizliğin sonlandırılabileceği bir fırsat olarak değerlendiriliyor.

Bu beklentinin 23 Şubat sonrasında gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise 2025 ortalarına kadar sürebilecek muhtemel koalisyon görüşmelerinin ardından yeni hükümetin kurulmasıyla netleşecek.

Almanya’da federal düzlemde ilk kez denenmiş olan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratik Parti’den (FDP) oluşan üçlü koalisyon 8 Aralık 2021’de göreve başlamış ve yasal çerçevede dört yıl sürmesi planlanmıştı.

 

Üç yıldan beri koalisyonun dağılıp seçimlere gidilmesi olasılığı sıklıkla gündemde taşınsa da bu olasılık hükümetin 3. yılında gerçekleşti ve Kasım 2024 itibarıyla zirveye ulaşan siyasi kriz, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un mecliste çoğunluğunu kaybetmesine ve 23 Şubat 2025’te erken seçim kararı alınmasına neden oldu.

Almanya'da 3 partili hükümetin dağıldığı tarih olarak kayıtlara geçen 6 Kasım'da ABD Başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması Almanya’da bir hayal kırıklığına yol açtı ancak Berlin-Washington ilişkilerinin nasıl devam edeceği konusu Alman siyaseti ve kamuoyunda tam anlamıyla ele alınamadı.

Scholz, Maliye Bakanı Christian Linder'in görevine son vererek hükümetin dağıldığı 6 Kasım akşamı yaptığı açıklamada 15 Ocak 2025’te Federal Meclis’ten güvenoyu talebinde bulunacağını ve sonraki süreçte muhtemelen Mart 2025 sonlarında erken seçime gidilmesini planladığını duyurdu.

Ancak yoğun tartışmalar ve muhalefetin baskısıyla sonraki günlerde Scholz, 15 Ocak kararını değiştirerek 11 Aralık 2024’te meclise güvenoyu talebinde bulunacağını, buna ilişkin oylamanın da 16 Aralık’ta gerçekleştirileceğini açıkladı.

Güvenoyu talebinin planlandığı gibi olumsuz sonuçlanması durumunda 23 Şubat 2025’te erken seçimlerin yapılması yönünde bir uzlaşı sağlandı.

 

- Ülkede güvenoyu düzenlemesi

Alman Anayasası, hükümetin sonlandırılmasına ilişkin öncelikli olarak görevdeki şansölyeye önemli yetki veriyor.

Şansölye tarafından anayasanın 68. maddesi uyarınca Federal Meclis’ten istenen "güven oyunun" (Vertrauensfrage) gerekli meclis çoğunluğunu alamaması sonrası şansölyenin önerisi üzerine Federal Meclis ancak Cumhurbaşkanı tarafından feshedilebiliyor.

Görevdeki şansölye güvenoyu alamasa dahi kendisinin anayasa gereği ve otomatik olarak cumhurbaşkanına fesih önerisi yapma zorunluluğu bulunmuyor.

Bu durum, mevcut Alman siyasi sisteminde şansölyenin görece güçlü konumunu ve görevde kalabilme yetkilerini belirginleştiriyor, ancak böyle bir durumda azınlık hükümetinin sınırlı etkisi ve bu durumun siyasi maliyeti genel olarak şansölyenin erken seçimi tercih etmesini olası kılıyor.

 

Parlamenter geleneğin geçerli olduğu Alman siyasi sisteminde dikkate değer bir husus ise Anayasanın 67. maddesinde belirtilen "yapıcı güvensizlik oyu" (Konstruktives Misstrauensvotum) olarak adlandırılan ve gündemdeki “güvenoyu” ile karıştırılmaması gereken bir yöntem.

Bu yönteme göre görevdeki şansölyeye karşı, örnek olarak hükümetten ayrılan koalisyon partisi tarafından ana muhalefet veya diğer muhalefet partileriyle bir araya gelerek mecliste yeni bir çoğunluk oluşturulabilir ve yeni bir şansölye seçilebilir. Yeni seçilen şansölye erken seçime gitmeksizin federal hükümeti kurabiliyor.

Bunun görevdeki bir şansölyenin kendi isteği dışında görevi bırakmasını sağlayabilecek tek yöntemin olduğu belirtiliyor. Mevcut durumda bu yöntem ihtimal dışı görülüyor.

 

- Almanya'da 5 kez güvenoyu talebinde bulunuldu

Almanya, kurulduğu 1949’dan bugüne kadar toplamda beş kez şansölye tarafından Federal Meclis’ten güvenoyu talebinde bulunuldu.

1972'de Willy Brandt, 1982'de Helmut Kohl ve 2005'te Gerhard Schröder meclisten güvenoyu talebinde bulundu. Bu yıllarda yeterli çoğunluklar sağlanamayarak sonrasındaki süreçte Federal Meclis feshedildi.

Diğer yandan 1982’de Helmut Schmidt ve 2001'de Gerhard Schröder’in güvenoyu talepleri Federal Meclis’te gerekli çoğunluk desteğine ulaştı ve hükümetler görevlerine devam etti.

 

-Azınlık hükümeti muhalefetten desteğini umut ediyor

Almanya'da 6 Kasım'da FDP'nin koalisyondan ayrılmasıyla SPD, Yeşiller ile azınlık hükümeti olarak göreve devam ediyor.

Başbakan Scholz liderliğinde azınlık hükümeti seçimlere kadar süreçte bazı öncelikli yasa tasarılarını Federal Meclisten geçirmeyi hedefliyor ve bilhassa ana muhalefet CDU/CSU’nun desteğini umuyor, ancak muhalefetten arzulanan destek verilip verilmemesi net değil.

Muhalefetin bazı hususlarda azınlık hükümetinin yasa tasarılarına destek verme ihtimal dahilinde bulunuyor. Bu yaklaşım neticesinde seçmen nezdinde de sorumluluk sahibi partiler olarak olumlu bir karşılık bulmaları ihtimal dahilinde görülüyor.

 

-Seçim kampanyasında gündeme gelecek konular

Seçim kampanyasında, Alman ekonomisindeki olumsuz gidişata dair partilerin çözüm önerilerinin yanı sıra koalisyon hükümetinin başarısızlığına ve hatta üçlü koalisyonun dağılmasından kimin sorumlu olduğuna dair koalisyon ortakları arasındaki tartışmalara şahit olunması bekleniyor.

Bu süreçte ayrıca Ukrayna’da devam eden savaş ve etkileriyle ilgili partilerin ve hatta şansölye adaylarının politika tercihlerinin öne çıkması tahmin ediliyor.

Scholz’un uzun bir süredir direndiği ve hatta koalisyon ortaklarından dahi ayrıştığı Taurus seyir füzelerinin Ukrayna’ya gönderilmemesi kararındaki ısrarı önümüzdeki süreçte de devam edecek.

Bu yaklaşımla birlikte Başbakan Scholz seçim sürecinde daha fazla diplomasi ve hatta barış yanlısı söylemler oluşturmaya çabalayacağı tahmin ediliyor. Scholz bununla CDU’nun başbakan adayı Merz gibi diğer muhalif isimlerin Taurus füzelerinin gönderilmesine ilişkin yaklaşımlarından ayrışmayı hedefliyor.

 

-Aşırı sağcı ve popülist söylemlerinin benimsenmesi sonucu popülizm

2024’daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri ve Eylül 2024 eyalet meclisi seçimlerinde olduğu gibi 23 Şubat’a kadar seçim sürecinde de aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin göç ve güvenlik gibi hususlara odaklanması bekleniyor. Benzer şekilde diğer partilerin de seçim sürecinde aşırı sağcı ve popülist söylemleri benimsemesi sonucu popülizmin Alman siyasetinde normalleştirilmesi ve kalıcılaşması hususlarına bir kez daha şahit olunabilir.

 

- ABD-Almanya ilişkileri

20 Ocak 2025’te göreve başlayacak olan yeni ABD Başkanı Trump ile ABD-Almanya arasındaki ikili ilişkilerde olası değişikliklerin ne olacağı belirsizliğini koruyor.

Berlin-Washington ilişkilerinin geleceğine dönük endişelerle partilerdeki genel tedirginliğin seçim sürecinde de gündeme gelmesi bekleniyor.

Özellikle ekonomi alanında ABD’nin Almanya’ya yönelik takınacağı tavır yeni dönemde Alman siyasetinin tutumunu etkileyecektir.

 

- Seçimlerde dört başbakan adayı yarışacak

Almanya'daki genel seçimde ilk kez dört şansölye adayı yarışacak.

Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin adayı CDU lideri Friedrich Merz olurken, SPD yönetimi partinin başbakan adayı olarak Başbakan Scholz'u gösterdiğini duyurdu.

Yeşiller Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck'i başbakan adayı olarak belirlerken Eş Başkan Alice Weidel'i bu makam için aday gösteren AfD, ilk kez bir şansölye adayıyla seçimlere katılacak.

Geçmişe kıyasla daha fazla partinin şansölye adayı belirlemesi kitle partilerinin gerilemesinin ve küçük partilerin de eyaletlerden sonra artık federal düzlemde de birinci gelme olasılığının artmasının bir neticesidir.

 

-´Anketler ve seçim sonrası olası koalisyon olasılıkları

Anketlerde yüzde 32-33 ile ana muhalefetteki CDU/CSU ve yüzde 18-19 ile yükseliş trendi devam eden aşırı sağcı AfD ilk iki sırada yer alıyor.

Şansölyenin partisi SPD yüzde 15 ile CDU’nun ancak yarısı kadar oy oranıyla üçüncü sırada. Scholz, Almanya tarihinde popülaritesi en düşük şansölye olmasına rağmen yeniden ve ısrarla SPD’nin başbakan adayı gösterildi.

Yeşiller 13-14, FDP seçim barajını geçme ümidini koruyarak yüzde 4-5 oranına ulaşıyor. Sahra Wagenknecht İttifakının (BSW) oy oranı da yüzde 5 ile 8 arasında gidip geliyor.

Üçlü koalisyonun yeniden kurulmaması tüm partilerin neredeyse ortak beklentisi olmasıyla birlikte bazı partilerin şimdiden yakınlaşma eğiliminde oldukları söylenebilir.

CDU’lu bazı isimler yeni dönemde CDU/CSU-Yeşiller koalisyonuna dair ılımlı söylemlere başvuruyor.. Ancak bu yaklaşım CDU’nun kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Partisi'nde yoğun tepkilere neden oluyor.

Kamuoyunda dikkate değer diğer koalisyon olasılığı CDU/CSU'nun SPD ile bir “büyük koalisyon” hükümeti kurma olsa da bu seçeneğin geçmiş yıllardaki olumsuzluklarına da işaret ediliyor.

Üçlü alternatif koalisyon olasılıklarının da 23 Şubat 2025 sonrasında gündeme gelmesi muhtemel olurken AfD ile koalisyon kurmayı tüm partiler reddediyor.

 

 

Vom 2. bis 6. Dezember fand in Würzburg eine Verwaltungs-Austauschwoche mit den Stadtverwaltungen der Partnerstadt Lviv und der Freundesstadt Lutsk statt. Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter der beiden Städte hatten die Möglichkeit, die Verwaltungsstrukturen und Arbeitsweisen der Würzburger Stadtverwaltung kennenzulernen, sich auszutauschen und neue Ideen für die Zusammenarbeit in der Zukunft zu entwickeln.

Das vielseitige Programm umfasste verschiedene Themenbereiche, die für die Zusammenarbeit und den Austausch von bewährten Praktiken zwischen den Städten von großer Bedeutung sind.

Einblicke in die Verwaltung und Personalentwicklung
Am Montag stand der Fachbereich Personal im Mittelpunkt. Die Kolleginnen und Kollegen aus Lviv und Lutsk erhielten einen umfassenden Überblick über den Organisationplan der Stadt Würzburg. Besonders im Fokus standen Themen wie Personalentwicklung, Arbeitsschutz und Fachkräftemangel, die in der Stadt Würzburg eine zentrale Rolle spielen.

Soziale Arbeit und Inklusion im Mittelpunkt
Am Dienstag und Donnerstag präsentierte das Sozialreferat der Stadt Würzburg seine Arbeit in den Bereichen Kinder- und Jugendschutz, Inklusion, Seniorenarbeit und Gesundheitsförderung. Die Delegationen aus den Partnerstädten zeigten großes Interesse an den innovativen Ansätzen und Projekten, die die Stadt Würzburg in diesen Bereichen verfolgt. Auch der soziale Gedanke der Stiftungen Bürgerspital und Juliusspital hat bei den ukrainischen Gästen Respekt und Anerkennung hervorgerufen.

Festakt zur Urkundenunterzeichnung
Ein besonderes Highlight der Woche war der Festakt am 4. Dezember, an dem die Urkunden über die Städtefreundschaft mit Lutsk unterzeichnet wurden. Diese feierliche Unterzeichnung markiert den Fortgang einer intensiven Zusammenarbeit in den kommenden Jahren. In seiner Ansprache betonte Oberbürgermeister Christian Schuchardt, wie wichtig es sei, gemeinsam neue Ideen und Strategien zu entwickeln und sich gegenseitig zu unterstützen, um die Städte und ihre Verwaltungen weiterzuentwickeln.

Technologische Innovationen und Förderung von Startups
Am Mittwochvormittag erhielten die Gäste einen Einblick in die Zukunft der Stadtentwicklung. Das Team „Smarte Region“ stellte innovative Technologien sowie die Förderung von Startups und sozialer Resilienz vor, die eine Schlüsselrolle in der zukünftigen Stadtgestaltung spielen.

Praktische Einblicke in die Bürgerdienste
Am Freitag konnten die Delegierten das Bürgerbüro der Stadt Würzburg besuchen und sich von den Mitarbeiterinnen und Mitarbeitern vor Ort praktische Einblicke in den Alltag bei der Bearbeitung allgemeiner Bürgerdienste geben lassen. Der interaktive Austausch ermöglichte es, Erfahrungen auszutauschen und voneinander zu lernen.

Digitalisierung und Datenschutz als zentrale Themen
Ein weiteres zentrales Thema, das während der Woche aufkam, war die Frage der Vereinbarkeit von Digitalisierung und Datenschutz. Wie können moderne Verwaltungsprozesse effizient digitalisiert werden, ohne die persönlichen Daten der Bürgerinnen und Bürger zu gefährden? 

Fazit und Ausblick
Die erfolgreiche Verwaltungs-Austauschwoche in Würzburg bot nicht nur eine wertvolle Gelegenheit, Fachwissen zu teilen und voneinander zu lernen, sondern legte auch den Grundstein für eine noch intensivere Zusammenarbeit in den kommenden Jahren. Im Rahmen des abschließenden gemeinsamen Mittagessens konnten alle Teilnehmenden ihre Eindrücke und Anregungen austauschen und die Weichen für zukünftige Projekte und Kooperationen stellen. Die Delegierten waren sich einig, dass der Schlüssel zur Lösung in einem offenen Dialog liegt. Nur durch das Miteinanderreden, den Austausch von Erfahrungen und die gemeinsame Identifizierung von Herausforderungen können nachhaltige Lösungen gefunden werden, die sicherstellen, dass Hilfe dort ankommt, wo sie benötigt wird.
 
Der Austausch zwischen den drei Stadtverwaltungen wurde zum großen Teil durch die Bayerische Staatskanzlei gefördert. Solche Unterstützung ermöglicht es den deutschen Kommunen, Fachkräfte aus der Verwaltung zusammenzubringen, um gemeinsam an Lösungen zu arbeiten, die den Bedürfnissen der Bürger in der Ukraine gerecht werden. Die Förderung der Bayerischen Staatskanzlei ist ein wichtiger Schritt, um die kommunale Selbstverwaltung zu stärken und den Weg für eine erfolgreiche Integration der Ukraine in die europäische Gemeinschaft zu ebnen.
 

Eine Sprechstunde der besonderen Art fand in der fränkischen Fastnachtakademie statt. Der Bundestagsabgeordnete Markus Hümpfer hat eingeladen, um über die wirtschaftliche Situation und die Sicherung von Arbeitsplätzen zu sprechen. Rund 20 Bürger folgten seiner Einladung. Im Fokus stand die Situation der Automobilindustrie, von der Kitzingen mit den Zulieferbetrieben Fehrer und FrankenGuss selbst betroffen ist.

Hümpfer forderte ein klares Bekenntnis zum Industriestandort. Gegen den unfairen Wettbewerb aus China braucht es Local Content Regelungen, so der Abgeordnete. Gleichzeitig ordnete er die Geopolitische Lage ein. Deutschland ist eine Exportnation. Deshalb, so Hümpfer, schaden uns Zölle und eine schwächelnde globale Nachfrage. Auch die Unternehmen nimmt er dabei in die Verantwortung. "Lange haben deutsche Konzerne für den schnellen Euro Wissensabfluss in Kauf genommen. Jetzt erwacht man in einer gänzlich anderen Welt", sagt er. Auch Managementfehler tragen zur aktuellen wirtschaftlichen Lage bei. Daneben spielt die Verunsicherung der Bevölkerung und der Industrie eine große Rolle. Die Union stellt das in der EU beschlossene Verbrenneraus bis 2035 in Frage. Die Verunsicherung verhindert nach Hümpfers Aussagen Investitionen auf beiden Seiten, den Unternehmen und den potenziellen Käufern. Seine Argumentation wird vom stellvertretenden Betriebsratsvorsitzenden des Automobilzulieferers Fehrer am Standort Kitzingen gestützt. Christian Schneider bestätigt Fehlentscheidungen des Managements.

Die Fragensteller waren sich einig. Es braucht eine Strategie, um in einem veränderten Umfeld weiterhin bestehen zu können. Für den SPD-Abgeordneten gehört dazu vor allem günstige Energie und die Fachkräftesicherung. Die Bundesregierung will noch in diesem Jahr eine Erhöhung der Übertragungsnetzentgelte verhindern. Dafür hat sie einen Gesetzesvorschlag in den Bundestag eingebracht, der einen einmaligen Zuschuss von 1,32 Milliarden Euro vorsieht. Langfristig sollen die Netzentgelte auf drei Cent pro Kilowattstunde gedeckelt werden. Wenn es nach den Sozialdemokraten geht, kommt außerdem noch ein Deutschlandfonds und eine "Made in Germany" Strategie hinzu. So will man auch auf die Veränderungen in den USA reagieren, die man nach dem Amtsantritt von Donald Trump erwartet.

Für Hümpfer ist klar: "Unsere Region hat großes Potenzial, aber wir müssen jetzt entschlossen handeln, um Arbeitsplätze und Wohlstand in Unterfranken zu sichern."

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Stratejik İletişim Forumu (Stratcom Summit’ 24), “İletişimde Yapay Zeka: Eğilimler, Tuzaklar ve Dönüşüm” temasıyla 13-14 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un açılış konuşmalarıyla başlayacak foruma Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile çok sayıda ülkenin enformasyon, iletişim ve medya bakanları ile iletişim başkanları katılım sağlayacak.

 

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun:

Stratcom’un bugün küresel bir marka ve öncü bir etkileşim merkezi haline gelmesinden büyük bir memnuniyet duyuyoruz.”

 “Yapay zekânın ve gelişen teknolojilerin, iletişim alanında devrim niteliğinde fırsatlar sunduğunu hepimiz görüyoruz. Ancak bu dönüşüm sadece olumlu taraflarıyla gelmiyor. Bu dönüşümün aynı zamanda dikkate alınması gereken çok önemli riskleri de mevcut.  Stratcom 24’de bu fırsat ve riskleri, yapay zeka teknolojilerini insanlığa fayda getirecek şekilde nasıl kurgulamamız gerektiği gibi konuları dünyanın dört bir yanından gelerek İstanbul’da bizlerle buluşacak katılımcılarla değerlendireceğiz.”

 

 

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Stratejik İletişim Forumu (Stratcom Summit 24), “İletişimde Yapay Zeka: Eğilimler, Tuzaklar ve Dönüşüm” temasıyla 13-14 Aralık tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek.

Türkiye’nin en büyük iletişim zirvesi olma özelliğini taşıyan Stratcom Summit’24, uluslararası iletişimin öncü isimlerini bir araya getirerek yapay zeka ile birlikte iletişim alanında yaşanan değişimleri tartışmaya sunacak.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un açılış konuşmalarıyla başlayacak foruma Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da katılım sağlayacak.

Forumda Birleşmiş Milletler Küresel İletişim Başkanı Melissa Fleming’in video mesajı katılımcılarla paylaşılacak.

Ayrıca forumda Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev,  Libya İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Walid Ammar Ellafi, Lübnan Enformasyon Bakanı Zaid Makary, Sırbistan Enformasyon ve Telekomünikasyon Bakanı Dejan Ristic, Pakistan Enformasyon ve Yayıncılık, Ulusal Miras ve Kültür Bakanı Attaullah Tarar, Filistin Telekomünikasyon ve Dijital Ekonomi Bakanı Dr. Abed-Alrazzaq Natsheh, Gabon İletişim ve Medya Bakanı Laurence Ndong, K.K.T.C. Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, NATO Kamu Diplomasisi Genel Sekreter Yardımcısı Marie-Doha Besancenot, Birleşik Krallık Başbakanlık Devlet İletişim Hizmetleri, Ticaret ve Refah Uygulamaları Başkanı Emma Turner başta olmak üzere çok sayıda ülkenin Bakan ve iletişim kurumlarının başkanları panellerde konuşma yapacak.

 

“30 ülkeden geniş çaplı katılımla 3 binin üzerinde konuk İstanbul’da buluşacak”

 

İki gün sürecek olan programda, yapay zekanın iletişim alanında meydana getirdiği değişimler tüm yönleriyle ele alınırken ,yeni teknolojilerin sunduğu fırsatlar ve zorluklar irdelenecek.

Stratcom Summit’24, yapay zekanın iletişimdeki dönüştürücü etkisini merkeze alarak kamu iletişimi, yeni iletişim stratejileri, habercilik, dijital medya ve diplomasi, dezenformasyonla mücadele ve kriz yönetimi, dijital etik ve siber güvenlik gibi pek çok güncel konuyu masaya yatıracak.

Uluslararası Stratejik İletişim Forumu’nda 30 ülkenin önde gelen kamu, özel sektör, sivil toplum, medya, akademi ve düşünce kuruluşlarından 64 yerli ve yabancı uzman konuşmacı olarak yer alacak.

8 panel, 4 konuşma ve 6 bire bir oturumdan oluşan forum, 3 binden fazla yerli ve yabancı misafiri ağırlayacak.

Etkinliğe kamu kurumlarından özel teşebbüslere, sivil toplumdan düşünce kuruluşlarına çeşitli sektörlerden iletişim uzmanlarının yanı sıra akademisyen ve üniversite öğrencilerinin yoğun katılımı bekleniyor.

Programın ilk gününde “Ulusal Stratejide Yapay Zekâ: Dijital Dönüşüm ve Stratejik”, “Yapay Zekâ Çağında Dijital Şeffaflık: Veri Güvenliği ile Kamu Yararını Sağlamak”, “Uluslararası Stratejik İletişimde Yapay Zekâ: Küresel İş Birlikleri ve Yasal Düzenlemeler”, “Dezenformasyonla Mücadelede Yapay Zekâ: Kamu Kurumları için Stratejik Araçlar” panelleri düzenlenecek.

Bunun yanı sıra aynı gün 3 ayrı bire bir oturum gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç,  “Yapay Zekâ Çağında Türkiye’nin Ulusal Güvenlik Perspektifi”, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, “Yapay Zekâ ve Stratejik İlerleme: Azerbaycan’ın Geleceği için Bir Vizyon”, Filistin Telekomünikasyon ve Dijital Ekonomi Bakanı Dr.Abed-Alrazzaq Natsheh de, “Dijital Dönüşümü Şekillendirmek: Filistin'in Telekomünikasyon Vizyonu” başlıklı konuşma yapacak.

Stratcom Summit 24’in ikinci gününde ise, “Yapay Zekâ Destekli Kriz İletişimi: Kamu Güvenliği için Stratejiler”, “İletişimde Yapay Zekâ Destekli Siber Güvenlik: Güvenliğin Sağlanması”, “Yapay Zekânın Gazetecilik Üzerine Etkisi: Deepfake Tehdidi Karşısında Tarafsızlığı ve Doğruluğu Koruyabilme”, “Yapay Zekâ ve İletişim Etiği: Şeffaflığı ve Hesap Verebilirliği Yönetmek” başlıkları altında uzmanlar değerlendirmelerini sunacak.

“Bilgi Çağında Tehditlere Karşı Caydırıcılık ve Savunma: NATO ile Bir Söyleşi”, “Yapay Zekânın Nöroteknolojiyi Dönüştürmedeki Rolü”, “Sanat Teknolojisinde Yeni Ufuklar”, “Yapay Zekâ ve Diplomasi: Türkiye’nin Teknoloji Odaklı Gelecek Vizyon Stratejisi”, “Kamu İletişiminin Etkinliği için Küresel Stratejiler”, “Yapay Zekâ ve Dijital Medyanın Gelişimi”, “Barışın İnşasında Dijital  Diplomasinin Rolü” başlıklı konuşma ve bire bir oturumlarda ise yapay zekanın dış politika ve iletişim faaliyetlerini devletler ve uluslararası kuruluşlar açısından nasıl şekillendirdiğine odaklanılacak.

Etkinlik alanında ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, TRT, AA, Basın İlan Kurumu, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), TOBB, İTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi stantları katılımcılarla buluşacak. Ayrıca, etkinliğe özel olarak tasarlanmış yapay zeka deneyim alanları katılımcıların ilgisine sunulacak.

 

“Stratcom 24 uluslararası iş birliğini güçlendirecek”

 

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, yaptığı değerlendirmede,  “2021 yılında Stratcom Summit’i düzenlemeye karar verdiğimizde, zirvemizin stratejik iletişim alanında çalışan ve bu alana ilgi duyan herkes için uluslararası bir etkileşim ortamı ve küresel bir platform olmasını amaçlamıştık. Geride bıraktığımız süre zarfında Stratcom’un bugün küresel bir marka ve öncü bir etkileşim merkezi haline gelmesinden büyük bir memnuniyet duyuyoruz.” dedi.

 Stratcom’un ve bu çatı altında düzenlenen Hackathon, StratcomYouth, Afet İletişimi, Stratcom Akademi gibi yan etkinliklerle, Türkiye’nin en büyük ve en kapsayıcı uluslararası iletişim zirvesi olduğunu anlatan Altun, şunları kaydetti:

“Bu yıl da dünyanın dört bir yanından bakanları, iletişim profesyonellerini ve alanında uzman akademisyenleri İstanbul'da bir araya getirecek olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu yılki forumun teması, çağımızın en çarpıcı gelişmelerinden birini odağına alıyor: “İletişimde Yapay Zeka: Eğilimler, Tuzaklar ve Dönüşüm”. Yapay zekânın ve gelişen teknolojilerin, iletişim alanında devrim niteliğinde fırsatlar sunduğunu hepimiz görüyoruz. Ancak bu dönüşüm sadece olumlu taraflarıyla gelmiyor. Bu dönüşümün aynı zamanda dikkate alınması gereken çok önemli riskleri de mevcut.  Stratcom 24’de bu fırsat ve riskleri, yapay zeka teknolojilerini insanlığa fayda getirecek şekilde nasıl kurgulamamız gerektiği, geleceğimizi insanlık olarak birlikte nasıl planlayacağımız gibi konuları dünyanın dört bir yanından gelerek İstanbul’da bizlerle buluşacak katılımcılarla değerlendireceğiz.  Bu yıl 4’üncüsünü düzenlediğimiz Stratcom Summit 24’ün uluslararası iş birliğini güçlendirecek, bilgi paylaşımını artıracak ve çözüm odaklı yaklaşımları hayata geçirecek önemli bir adım olacağına inanıyorum.”

 

 

 

Oft enthalten weihnachtliche Leckereien wie Plätzchen, Stollen oder Lebkuchen reichlich Zucker und Fett. Doch die Adventsbäckerei kann man auch gesundheitsbewusst gestalten – und gleichzeitig in vollen Zügen genießen.Empfehlenswert sind fettarme Varianten wie Magenbrot, Pfeffernüsse, Anisplätzchen und Baseler Leckerli“, so Ulrike Jaques, Ernährungsexpertinbei der AOK in Würzburg. Am besten gleicht man Süßes jeweils durch leichte Kost bei den übrigen Mahlzeiten aus. Wer selbst backt, kann meist die im Rezept angegebene Zuckermenge verringern, ohne dass der Geschmack darunter leidet. Gerade wenn das Gebäck Trockenfrüchte enthält, wird aufgrund der natürlichen Fruchtsüße ohnehin weniger Zucker benötigt. Oftmals funktioniert das Einsparen auch beim Fett. Ein Teil der vorgegebenen Fettmenge kann beispielsweise durch Joghurt oder Buttermilch ersetzt werden und für viele Gebäcksorten eignen sich auch Teige mit geringem Fettgehalt.

 

Gesunde Zutaten bevorzugen

„Es ist empfehlenswert, Gebäck möglichst immer aus Vollkornmehl herzustellen“, so Ulrike Jaques. Es enthält nicht nur mehr Ballaststoffe, Vitamine und Mineralstoffe als helles Mehl, es schmeckt auch herzhafter, meist leicht nussig. In jedem Rezept kann mindestens zur Hälfte Weiß- durch Vollkornmehl ersetzt werden. Besonders gut passt Vollkornmehl mit Haselnüssen, Haferflocken, Trockenfrüchten oder frischem, zerkleinertem Obst im Teig zusammen. Diese Zutaten erhöhen außerdem den Anteil der wertvollen Mineral- und Ballaststoffe. Nüsse liefern zusätzlich ungesättigte Fettsäuren.

 

Plätzchen backen macht Kindern Spaß

Beim gemeinsamen Backen mit Kindern rät Ulrike Jaques zu einfachen Rezepten. Wichtig sei dabei, sie altersgemäß am Vor- und Zubereiten zu beteiligen. Kleinere Kinder haben Spaß am Teigausrollen sowie dem Ausstechen und Dekorieren der Kekse. „Um Stress zu vermeiden, ist es gut, von vornherein den Anspruch auf Perfektion aufzugeben und lieber darauf zu setzen, dass man dem Gebäck ansieht, mit wie viel Liebe es gemacht wurde.“ Zum Ausprobieren empfiehlt Ulrike Jaques das folgende Rezept:

 

Aprikosentaler

 

Teig

200 g Dinkelvollkornmehl

1 EL Vollrohrzucker

1 Päckchen Vanillezucker

1 Ei

125 g weiche Butter

50 g gemahlene Haselnüsse


Füllung

150 g getrocknete Aprikosen

1 Ei

1 EL Vollrohrzucker

1 TL Kakaopulver

¼ TL Zimt

50 g gemahlene Haselnüsse


Alle Zutaten für den Teig zunächst mit dem Knethaken des Handrührgerätes mischen, dann mit den Händen zu einem glatten Teig verarbeiten. Für die Füllung die Aprikosen sehr fein schneiden und mit den weiteren Zutaten verrühren.
Den Teig auf leicht bemehlter Arbeitsfläche zu zwei Quadraten von je 20 x 20 cm ausrollen. Die Aprikosenmasse auf die beiden Hälften streichen, dabei 1 cm als Rand frei lassen. Beide Rollen zugedeckt über Nacht in den Kühlschrank stellen.

Am nächsten Tag die Rollen gleichmäßig in knapp ½ cm dicke Scheiben schneiden und auf einem vorbereiteten Backblech im vorgeheizten Ofen bei 200 Grad etwa 8-10 Minuten hellbraun backen.

Tipp: Anstelle der Aprikosen getrocknete Feigen oder Datteln und statt Haselnüssen Walnüsse oder Mandeln verwenden.

Almanya'da bir Federal Başbakanın sorabileceği en önemli soru, güvenoyu sorusudur. Başbakan, parlamentonun önüne çıkarak milletvekillerinden kendisine güvenoyu vermelerini ister. Bu süreç, Alman Anayasası'nın 68. maddesiyle mümkün kılınmaktadır ve Federal Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana yalnızca beş kez kullanılmıştır. Ancak her ne kadar çelişkili görünse de, bu oylamayı kazanmak her zaman hükümet liderinin amacı olmayabilir.

Tarihteki iki örnekte başbakanlar, (1982’de Başbakan Helmut Schmidt ve 2001’de Başbakan Gerhard Schröder) güvenoyunu parlamentodaki desteklerini ve hükümetin devamlılığını sağlamlaştırmak amacıyla kullanmışlardır. Her iki durumda da Schmidt ve Schröder oylamayı kazanmayı hedeflemiş ve bunda başarılı olmuşlardır.

Ancak diğer durumlarda (1972'de Başbakan Willy Brandt, 1982'de Başbakan Helmut Kohl ve 2005'te Başbakan Gerhard Schröder) güven oylaması, yeni seçimlere olanak sağlamak için kaybetme niyetiyle yapılmıştır.

Benzer bir durum, önümüzdeki pazartesi günü yaşanacak. Federal Başbakan Olaf Scholz, Federal Meclis’in genel kuruluna çıkarak bu kritik soruyu yöneltecek. Koalisyon ortağı FDP'nin kışkırtmasıyla iktidar koalisyonunun dağılmasının ardından, geriye kalan iktidar partileri SPD ve Yeşiller artık parlamentoda çoğunluğa sahip değil. Bu nedenle Scholz'un amacı ve siyasi sorumluluk duygusunun bir ifadesi, Federal Cumhurbaşkanının parlamentoyu feshetmesini sağlamak için güven oylamasını kaybetmektir. Ancak o zaman 23 Şubat 2025'te yapılması planlanan yeni Federal Meclis seçimleri gerçekleştirilebilir. Seçimlere kadar veya yeni Federal Meclis’in toplanmasına kadar parlamento işlevini sürdürecek ve Başbakan Scholz ile bakanları geçici hükümet olarak görevlerine devam edecektir.




 

Karaman’ın Ermenek ilçesindeki Zeyve Pazarı, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle bölgenin önemli bir parçası. Bu pazar, yalnızca alışveriş yapılan bir alan olmanın ötesinde, yüzyıllardır süregelen gelenekleri yaşatan ve bölgenin kültürel mirasını miras alan bir mekân olarak dikkat çekiyor. Toros Dağları’nın eteklerinde, yeşilin her tonunu barındıran doğasıyla çevrili Zeyve Pazarı, hem bir ticaret noktası hem de köyler arasındaki sosyal bağları pekiştiren bir alan. Osmanlı döneminden günümüze kadar, bölgenin meşhur ürünlerinin ticaretinin yapıldığı bu pazar, aynı zamanda tarihe tanıklık eden bir kültürel miras.

Pazarda satılan yöresel ve organik ürünler, buranın özgünlüğünü koruyarak geleneksel bir alışveriş deneyimi sunuyor. Ev yapımı tereyağlar, taze meyve ve sebzeler, köylü kadınlarının ellerinden çıkan el yapımı erişteler, Zeyve Pazarı’na gelen ziyaretçilere hem lezzet hem de tarihî bir deneyim yaşatıyor. Ayrıca pazarın çevresindeki antik kalıntılar, bu bölgenin tarihi boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını gözler önüne seriyor.

Zeyve Pazarı’nı sadece bir alışveriş yeri olarak görmek, bu benzersiz mekânın derinliğini tam anlamıyla keşfetmek için yetersiz kalır. Zeyve, aynı zamanda bir yaşam biçimi, bir kültür hazinesi ve geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir köprü olarak öne çıkıyor. Ziyaretçilerine hem tarihi yaşatıyor hem de doğanın huzurunu sunuyor. Ermenek'in doğası, su ve kuş sesleriyle iç içe, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.

Bölgedeki Clean Bungalov Otel’de konaklama seçeneği de, doğayla baş başa kalmak isteyenler için mükemmel bir fırsat. Zeyve Pazarı'na uğrayıp, bu eşsiz atmosferde tarihle buluşarak, unutulmaz anılar biriktirebilirsiniz.

 

Doç. Dr. Atiye EMİROĞLU, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Ermenek MYO, Karaman/Ermenek, atiyemiroglu@gmail.com 

Yamaç paraşütü, dünya turizminde macera ve doğa sporlarının önemli bir kolu olarak yer almaktadır. Avrupa, özellikle Alpler, Dolomitler ve Pyrenees gibi doğal avantajlara sahip bölgelerde yamaç paraşütünü teşvik ederek bu alanda öncü bir rol üstlenmiştir. İsviçre, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler, hem profesyonel etkinlikler düzenleyerek hem de geniş altyapı yatırımlarıyla yamaç paraşütü turizmini desteklemektedir. Türkiye ise Fethiye-Babadağ, Kaş ve Erzincan gibi destinasyonlarıyla Avrupa’daki en popüler yamaç paraşütü rotalarından birine sahiptir. Babadağ’daki uluslararası organizasyonlar ve gelişmiş uçuş alanları, Türkiye’yi bu alanda Avrupa ile rekabet eden önemli bir destinasyon haline getirmiştir.

Türkiye’de yamaç paraşütü her geçen gün daha fazla ilgi görüyor ve yaklaşık 15 bin lisanslı sporcu bu heyecanın bir parçası. Ancak bu spor dalının turizm potansiyeli yalnızca bilinen merkezlerle sınırlı değil. Karaman’ın Ermenek ilçesi, doğal yapısıyla Fethiye Babadağ gibi uluslararası markaların yanında yer alabilecek özelliklere sahip, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine.

Özellikle Yumrutepe bölgesinde oluşturulması planlanan TakeOff (çıkış pisti), yükseklik ve iniş alanlarının yatay uzaklığı açısından Babadağ’ı aratmıyor. Bölgenin birçok farklı iniş alanına sahip olması, hem profesyoneller hem de amatörler için büyük bir avantaj. Planlanan projeler kapsamında, Kazancı ve Görmeli bölgelerinde birer, Ermenek’te ise Firan Kalesi ve Yumrutepe’de iki çıkış alanı yapılması hedefleniyor. Bu bölgeler, sadece yamaç paraşütü için değil, paramotor sporları için de elverişli. Yapılan denemeler, Kazancı İskele yanı ve Ermenek Mesire Alanı'nın kalkış ve inişler için son derece uygun olduğunu gösteriyor.

Ermenek'te bu potansiyelin daha fazla insana ulaşabilmesi için 20 kişilik bir yamaç paraşütü okulu açılması planlanıyor. Bunun yanı sıra yerel tandem pilotlarının yetiştirilmesiyle bölgenin spor turizmine uzun vadeli katkılar sunması amaçlanıyor. Ayrıca Almanya’dan yamaç paraşütü pilotlarının 2025 yılında Ermenek’i ziyaret etmesi planlanıyor. Alman Yamaç Paraşüt Eğitmeni ve Tur Operatörü Alexander Friel, bölgeye yönelik sosyal medya kampanyaları başlatarak Ermenek’in potansiyelini dünya çapında tanıtıyor. Friel, Ermenek’i "Ölüdeniz’den çok daha fazlası" olarak nitelendiriyor.

Ermenek, el değmemiş doğasıyla yamaç paraşütü sporcularına yeni bir gökyüzü vadediyor. Bu yatırımlar, bölgeyi yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın yeni bir yamaç paraşütü merkezi haline getirebilir. Gökyüzüne açılan bu yeni kapı, macera ve doğa sporları tutkunlarını bekliyor.