Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Yunanistan Hükümeti Sözcüsü Pavlos Marinakis, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 10 Ocak 2025 tarihindeki basın toplantısında Batı Trakya meselesinin iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar konusuna dahil edilmesi gerektiği yönündeki açıklamasına yanıt verdi. 

 

Marinaki, “asılsız iddialara” atıfta bulunarak, Türkiye ile tek anlaşmazlık konusunun Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı ve buna tekabül eden münhasır ekonomik bölgenin (MEB) sınırlandırılması olduğunu kaydetti.

 

Fidan, İstanbul’da Türkiye’de yerleşik ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldiği basın toplantısında bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıtta, Türkiye ve Yunanistan arasında özellikle liderler düzeyinde başlatılan olumlu ilişkinin iki ülkenin yakın ve uzak dönemden miras aldığı sorunları daha iyi bir şekilde çözmede iyi ortam sağladığını belirterek, Türkiye olarak Ege’deki soruna ve diğer konulara, Batı Trakya’daki konulara yoğunlaştıklarını ifade etti. 

  

ABTTF Başkanı: Halit Habip Oğlu basına verdiği haberde; “İktidardaki Yeni Demokrasi Partisi Arnavutluk’taki Yunan azınlığına mensup hem Arnavut hem Yunan vatandaşı birini kendi listesinden Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday gösteriyor ve nihayetinde bu kişi seçiliyor ancak anavatanımızın bizlere sahip çıkması ülkemizde nedense her defasında olumsuz tepkiyle karşılanıyor. Ülkemizin yaptığı açıkça çifte standart olup bu, iki ülke arasında iyi komşuluk ilişkilerinin ruhuna da kesinlikle aykırı.”

 

Konuyla ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, yayınladığı basın bildirisiyle Batı Trakya Türk toplumunun sesini duyurmaya devam ediyor. Başkan Halit Habip Oğlu; “Nasıl ki ülkemiz komşusu Arnavutluk’taki Yunan azınlığına sahip çıkıyor ve onun haklarını gözetiyorsa anavatanımız da toplumumuza sahip çıkıyor, sorunlarımızın ülkemizle diyalog içerisinde çözüme kavuşturulması için çaba gösteriyor. Kaldı ki iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi Arnavutluk’taki Yunan azınlığına mensup hem Arnavut hem Yunan vatandaşı birini kendi listesinden Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday gösteriyor ve nihayetinde bu kişi seçiliyor ancak anavatanımızın bizlere sahip çıkması ülkemizde nedense her defasında olumsuz tepkiyle karşılanıyor. Ülkemizin yaptığı açıkça çifte standart olup bu, iki ülke arasında iyi komşuluk ilişkilerinin ruhuna da kesinlikle aykırı. Sorunlar ancak konuşularak ve diyalog yoluyla çözülebilir ve iyi niyet oldukça çözülemeyecek hiçbir sorun da yoktur. Batı Trakya Türk toplumu olarak ülkemizden artık bu iyi niyeti görmek istiyoruz.” dedi.

 

Haber: Doğan TUFAN 

Dün ortaya çıkan AfD Karlsruhe teşkilatının, halkla ilişkiler kampanyası kapsamında göçmen kökenli insanların posta kutularına sınır dışı uçuş biletleri atılması bunun en açık örneği. Bugün artık yasaklanmış olan NPD, 2013 yılında neredeyse aynı şeyi yapmıştı. Bu olay AfD’nin ilhamını nereden aldığını açıkça gösteriyor.

Almanya’ya göç eden insanların posta kutularında bu tarz bir kağıt bulması kendilerinin bu ülkede yasa dışı olduklarını ve 23 Şubat’tan itibaren ülkeden gönderileceklerini ima eder ve bu yapılan, siyasi bilgilendirme ya da seçim propagandası değil, doğrudan bir nefret söylemidir.

Tek Euro karşıtı parti olan AfD, çirkin yüzünü gösteriyor. Alice Weidel, zafer sarhoşluğu içinde sadece “yıkmak”, “kovmak” gibi kavramları kullanıyor. Ayrıca, Alman olmayan insanları kitlesel olarak sınır dışı etmek anlamına gelen insanlık düşmanı „tersine göç“ kavramını kullanmaktan mutlu oluyor.

AfD’nin Almanya için savunduğu fikirler, sadece, rüzgar türbinleri, toplumsal cinsiyet araştırmaları yapan profesörler veya Alman olmayan aile köklerine sahip insanlar gibi hoşlarına gitmeyen şeylere karşı alınacak önlemlerden oluşuyor. Bunlar, gerekirse şiddet yoluyla ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu parti, karanlık zamanların selamını taşıyan bir gelecek vizyonuna sahip.

Partinin giderek tarihsel gerçekleri çarpıtması ve provokatif bir şekilde hareket etmesi dikkat çekici. Solcuları Nazilerle ve Nasyonal Sosyalistleri (Nazileri) solcularla eşleştirmeye yönelik söylem girişimleri artıyor. Alice Weidel’in başbakanlık adaylığının ilanı sırasında birçok mavi kalp çizimleri üzerinde “Alice für Deutschland“ (Almanya için Alice) sloganı görüldü. Partinin iletişim departmanı, bu sloganın yalnızca AfD’nin kısaltmasına göndermede bulunmadığını, aynı zamanda SA'nın (*) “Alles für Deutschland” (Her şey Almanya için) sloganıyla korkutucu bir benzerlik taşıdığını fark etmiş ve bilerek tercih etmiş olmalı. Ya da belki de tam olarak bunu hedeflediler: AfD’nin ne tür bir zihniyete sahip olduğunu açıkça göstermek."



*(SA) Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin, Weimar Cumhuriyeti zamanında nasyonal sosyalistlerin yükselişinde önemli rol oynamış yarı askeri örgüt.

 

 

Endometriose ist die zweithäufigste gynäkologische Erkrankung. Dabei siedelt sich Gewebe, das der Schleimhaut der Gebärmutter ähnelt, außerhalb der Gebärmutterhöhle an. „Wie die Schleimhaut der Gebärmutter – Endometrium genannt – baut sich auch die Schleimhaut der Endometriose-Herde im Monatszyklus auf und wieder ab“, sagt Alexander Pröbstle, Direktor von der AOK in Würzburg. Das abgelöste Gewebe kann aber nicht wie bei der normalen Regelblutung abfließen, was zu Entzündungen und in der Folge zu Narben, Verwachsungen und Zysten führen kann.

 

Wichtig: die Erkrankung erkennen

Manche Frauen spüren tatsächlich gar nichts von ihren Endometriose-Herden. Andere Frauen dagegen haben starke, krampfartige, manchmal brennende Schmerzen vor und während der Regelblutung. Die Schmerzen müssen nicht auf die Menstruation beschränkt sein, sondern können auch zwischendurch auftreten oder dauerhaft präsent sein. „Für die Diagnostik und Symptomtherapie sind Gynäkologe beziehungsweise Gynäkologin die erste Anlaufstelle für betroffene Frauen“, so Alexander Pröbstle. Bisher fehlt es aber häufig noch am Bewusstsein und Wissen zu der Erkrankung. Daher wird die Diagnose erst sehr spät gestellt und es vergeht oft ein Zeitraum von bis zu zehn Jahren, in denen die Symptome schwerer und die Beschwerden chronisch werden können. „Viele Frauen nehmen dabei ihre Schmerzen während des Zyklus als normal hin und suchen keine ärztliche Hilfe“, sagt AlexanderPröbstle.

 

Web-Seminar zu Endometriose

Um mehr Bewusstsein für die Krankheit zu schaffen, möchten AOK Bayern und Health Care Bayern e.V. mit einem Web-Seminar diese zweithäufigste gynäkologische Erkrankung beleuchten. Alle Interessierten sind zu diesem Webinar am Mittwoch, den 29. Januar 2025, von 17:00 - 18:30 Uhr eingeladen; die Teilnahme ist kostenfrei. Die Bayerische Staatsministerin für Gesundheit, Pflege und Prävention, Judith Gerlach hält ein Grußwort. Dazu gibt es ein Statement von Christina Ruckert, Geschäftsbereichsleiterin Ambulante Versorgung bei der AOK Bayern, und Prof. Dr. Marion Kiechle, Direktorin der Frauenklinik am Universitätsklinikum Rechts der Isar der Technischen Universität München, referiert zum Thema: „Endometriose: starke Regelschmerzen sind nicht normal“. Claudia Küng, Geschäftsführerin Health Care Bayern e.V., wird die Veranstaltung moderieren. Fragen der Teilnehmenden sind schriftlich über die Chat-Funktion möglich. Anmeldung unter Endometriose: starke Schmerzen sind nicht normal - Onlineveranstaltung, Mittwoch, 29. Januar 2025, 17:00 - 18:30 .

 

 

Weitere Informationen im Internet:

AOK-Gesundheitsmagazin: Endometriose: Symptome, Diagnose und Behandlung

 

Institut für Qualität und Wirtschaftlichkeit im Gesundheitswesen: Endometriose | Gesundheitsinformation.de

Dittelbrunn, 12. Januar 2025 – Der diesjährige Neujahrsempfang des SPD-Dachverbands Dittelbrunn im Bürgerhaus stand im Zeichen von Rückblick und Ausblick, Dankbarkeit und Engagement. Mehr als 60 Gäste folgten der Einladung ins Bürgerhaus Dittelbrunn, wo sie ein abwechslungsreiches Programm erwartete. Musikalisch umrahmt wurde die Veranstaltung vom lokalen Künstlerduo Irma und Fritz.

In seiner Begrüßung hob Vorsitzender Holger Schmitt die Bedeutung des Ehrenamts hervor. „Ich danke allen, die sich im vergangenen Jahr für unsere Gemeinschaft engagiert haben – sei es im Gemeinderat, in Vereinen oder bei den gemeinsamen Veranstaltungen wie der Ferienaktion oder Rosenaktion“. In seinem Grußwort betonte 1. Bürgermeister Willi Warmuth die konstruktive Zusammenarbeit im Gemeinderat hervor, „auch wen wir nicht immer eine Meinung sind. SPD-Kreisvorsitzende Martina Braum lobte den guten Zusammenhalt in Dittelbrunn bedankte sich für das vielfältige Engagement.


Markus Hümpfer (MdB):
Fortschritte in der sozialen Gerechtigkeit und Infrastruktur erreicht

Ein Höhepunkt des Nachmittags war die Rede des Bundestagsabgeordneten Markus Hümpfer, der auf die Erfolge und Herausforderungen des vergangenen Jahres einging. Hümpfer hob hervor, dass die SPD entscheidende Fortschritte in der sozialen Gerechtigkeit und Infrastruktur erreicht habe. Dazu zählen die Erhöhung des BAföG, die Reform des Kindergelds, der Mindestlohn und das Deutschlandticket, das Mobilität für alle bezahlbar macht. Gleichzeitig warnte er vor den globalen Herausforderungen, die durch technologische Umbrüche und geopolitische Spannungen entstehen.

„Wir erleben die größte Transformation unserer Gesellschaft seit der Industrialisierung. Umso wichtiger ist es, dass wir als SPD Orientierung geben und Lösungen anbieten, die den Menschen Sicherheit und Perspektiven bieten“, betonte Hümpfer unter Applaus.
Ein weiterer Höhepunkt war die Ehrung eines langjährigen Mitglieds. Uwe Klein, seit 40 Jahren Mitglied der SPD, wurde für seine vielfältigen sozialen Projekte und seine Unterstützung in der Parteiarbeit geehrt. 

 

Holger Schmitt: Dialog als Zusammenhalt der Gesellschaft
Der Vorsitzende der SPD Dittelbrunn, Holger Schmitt, betonte in seinem Schlusswort die Bedeutung von Dialog und Kontakt zu den Bürgerinnen und Bürgern: „Gerade in den heutigen Zeiten müssen wir als SPD auf die Anliegen der Menschen mehr denn je eingehen.

 

Die SPD Dittelbrunn blickt optimistisch in die Zukunft. „Mit Solidarität, Gerechtigkeit und Toleranz als unseren Leitwerten setzen wir uns für eine starke, soziale und demokratische Gesellschaft ein“, so

V.i.S.d.P. Holger Schmitt

Tannigweg 71

97456 Dittelbrunn

 

 
Kısa adı AYDEF olan Almanya Yozgatlılar Federasyonunda  bayrak değişimi heyecanı başladı.
İki yıllık dönüşümlü başkanlık ve yeni yönetim kurulu seçimi için olağan genel kuruluna Ocak ayı içerisinde 2025 gidecek. Yeni başkan ve yönetim kurulu seçilecek.
 
Yozgatlılar Federasyonu kurucu genel başkanı şair iş insanı Salih Çelik Yozgatlılar Federasyonu AYDEF‘in hizmetlerini   madde madde  acıkladı.
 
Yozgatlılar Federasyonu AYDEF’in hizmetleri
 
“2020 yılının kasım ayında federasyon kurma görevi tarafıma verildiğini   Yıllardır kurulamayan ve federasyonu
3 ay içinde kurduk ve unutulmamalı insanların bir araya gelmediği, gelemediği  pandemi dönemiydi. Çok sancılı bir kurulum dönemi geçirdik. İç kargaşalar şunlar bunlar derken durulduk ve 2 dönemi geride bıraktık.
2 şer yıllık dönem
Bu geçen dönemlerde Yozgatlılar Federasyonunun yaptıkları hizmetleri,
1 - 700 adet bot mont öksüz yetim gariban çocuklara dağıtıldı.
2- 1 kamyon akülü engelli arabaları yatakların dağıtımı yapıldı.
3- 1 okulun tamiratı ve kültür evine dönüşmesini sağladık.
4- Yozgatımıza kamp projeleri birçok belediye bizim götürdüğümüz projeye onay verdi. 
5- Deli diye bilinen Yozgatlı bir vatandaşımızın evinin tamiri - bir yıl asgari ücret maaşı sağladık.
6- 17  SMA lı çocuğun kampanyası 3 çocuk Yozgatlı
7- engelli basketbol takımına 1 yıllık sponsor olduk.
8- Deprem de 16 kamyon gıda çadır vs temin i Yozgat belediyeleri ve Valilikle koordineli çalışma ve 66 Continer Yaşam kent projesi Hatay Hassa bitirilmesine destek olduk.
 
Yozgatlılar Fedarasyonu AYDEF’in yeni projeleri
Yozgat  şehrine AYDEF olarak Evimizi açmak Mekanını  satın almak,
Yozgat Daten Bank,Yozgat festivali  düzenlemek.
 
Kıymetli Hemşerilerim geçtiğimiz iki görev yapan   genel başkanımız Mustafa Çelik ve tüm yönetime canı gönülden teşekkür ederim.
Son toplantıda Yönetim başkanlığı tarafıma tekrar arz edildi.
Böylece mevcut Yönetim düştü
Üyelerimiz aidatlarını ödeyerek seçmende seçilme Haklarını sahibler.Yeni yönetimde görev almak isteyen benimle iletime geçebilir değerlendirmeye alınır. Herkese sağlık mutluluk ve huzur diliyorum” dedi. 
 
Haber:     Doğan Tufan 
Fotoğraf:  Salih Çelik
 
 
 

 

Genç Ömer‘im Rabbim sana Rahmet mekanını cennet Eylesin.
 
Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyâmet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir. Âl-i İmrân / 185. Ayet
 
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
 
Yozgat’ın efsane ülkücülerinden, bizler üzerinde çok emeği olan Üllüye (Üllüş) halamın yiğit oğlu Yüksel Akses ağabeyim seni daha bir kaç yıl önce yaradanımız cenabı Allah’a yolcu etmiştik. Biz senin yokluğuna anlaşamadan , bu gün senin sevdiğin bizim sevdiğimiz Yozgatlıların sevdiği Ömer’i  sen daha çok seviyormuşsun ki katına aldın.  Ömer Akses, hak ve hakikat yolunda, yolundan ayrılmadan yürüyen  ülkücü hareketin neferiydi. ÖmerYozgat belediyemizde uzun seneler  MHP üyesi olarak  mecliste görev yapıyordu. Çok aktif çalışkandı.Yozgat’ta sevilen  saygın iş insanıydı. Ömer’in acı haberi yüreklerimizi yaktı dağladı. Daha bundan üç hafta önce birlikteydik. Öğlen namazına birlikte gittik. Namazımızı huşu ve huzur içinde kıldık. Daha sonra iş yerinde dertleştik, sohbet ettik. Sağlıklıydın seninle gurur duyuyordum.
Yüksel Akses ağabeyim Üllüye halamın büyük oğlu, Alpay ve Ömer’de Halamın torunlarıdır. Yüksel ağabeyim Yozgat’ta bizi yani akrabalarını korur kollar işsize iş bulur sahiplenirdi. Ömer’e Mehmet ağabeyimin oğlu Nuri’yi sordum. “Nuri belediyede su işlerine girdi” deyince çok sevindim. 
 
Acı Haberin Yüreklerimizi Yaktı
 
Gazetemiz Çamlık, Ömer’i sahiplendi derdiyle dertlendi. Sevenlerini bilgilendirdi. Alpayı aradım. Alpay’ın kızı telefonuma cevap verdi. “Doğan amca babam telefonlara çıkamıyor çok üzgün. Amcam yoğun bakımda, duanızı eksik etmeyin” dedi.
Ailece dua ettik.Nihayet emir vaki buldu. Ömer, çok sevdiği Resul’ümüze mevlamıza göç etti. Bizleri sevenlerini üzdü. “Ölüm hak emrine uydun Ömer. Rabbim sevenlerine sabrı Cemil ihsan eylesin. Kabrin nur ruhun şad olsun.Bizi sevenlerini  Yozgatımızı ağlattın Ömer’im.
 
Fotoğraflar Doğan Tufan
 

20. Yüzyılda Türk Devleti kuran iki Türk var.

Birisi Mustafa Kemal Atatürk, diğeri Rauf Raif Denktaş.

Kurdukları devletler, dıştan ve içten gelen bütün çabalara rağmen halen ayakta ve dimdik.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesini sadece kitaplardan ve hatıralardan okuyabildim ama Kıbrıs’ta kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin (KKTC) kuruluşuna giden süreci ve kuruluşunu an be an yaşadım, canlı şahidi oldum.

 

Türk Dünyasının kurulan son devletinin dünyaya gözünü açması çok da kolay olmadı.

Rumların Türk yerleşim yerlerine 21 Aralık 1963 sabahı uygulamaya koydukları eşzamanlı saldırılar, 11 yıl yaşadığımız bir soykırımı başlattı ama yeni bir Türk Devletinin kurulmasının çekirdeğini oluşturdu.

 

Esasen 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Anlaşmasının hemen sonrasında Atatürk hükümetinin bize gerdiği kanatlar hep üzerimizdeydi. 23 Aralık 1963’ten itibaren de tamamen Ana- yavru olduk. Özellikle 27 Aralık sabahı Anavatanımızın bizi kucaklayan kollarını, Türk Hava Kuvvetlerine ait jetlerin Lefkoşa üzerinde alçak yükseklikte uçarak, bizlere soykırım uygulamasını başlatan Makarios Hükümetine ihtar vermesi ile daha da hissettik.

Bu bilgiyi gazetelerden okumadım, Türk jetlerinin uçuşunu gören canlı şahitlerden biri olarak gözlerimle gördüm uçan kartallarımızı...

 

13 Ocak Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın ölüm yıldönümü. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın siyasete girişinin her ne kadar 28 Kasım 1948’de Lefkoşa’da Selimiye Camisi yanındaki meydanda yapılan miting ile başladığı sanılsa da, liderlik basamaklarını tırmanışı 23 Kasım 1957 tarihinde Türk Mukavemet Teşkilatını kurması ile oldu.

 

Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı ile devam eden siyasi hayatının bence en önemli adımı 21 Aralık 1963 günü başlayan Rum saldırılarından sonra inisiyatifi ele alıp hemen ve derhal “Genel Komite”yi kurması ve yönetmesi oldu.

 “Genel Komite”nin kurulması, KKTC’ye giden yolun ilk adımıydı.

İdari kadroda, günümüzde “Bakan” olarak tanımladığımız ama o günkü adı “Üye” olan 5 kahramanımız vardı. Başlarında da Rauf R. Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük…

 

Devlet olma yolundaki 2. adım, 15 Kasım 1967 tarihinde Yunan komando tümeninden destek alan silahlı Rumların Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırmasından sonra 27 Aralık 1967 tarihinde “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi”nin ilanı ile oldu. Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak hedefli yaptıkları her silahlı saldırı, Kıbrıs Türklerine devlet olma yolunda bir adım daha atmasının kapılarını açtı.

 

Şanslıyım ki birçok müzakerede Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın ekibinde yer aldım, kendisiyle yakınen çalışma lütfuna nail oldum.

Denktaş, yazmakla bitmeyecek bir çok özellikleri olan bir liderdi ama bana göre en önemli özelliklerinden bir tanesi, karşısındaki müzakereci ile konuşurken, söylediklerini kağıda eşzamanlı olarak yazabilmesiydi. (Deneyin yapamazsınız, hem konuşup hem de söylediklerinizi aynı anda yazamazsınız.)

Bir diğeri de müzakere sürecinde, ne olursa olsun, ne söylenirse söylensin, ne kadar kışkırtılsa da asla sinirlenmemesi ve bu tuzağa düşmemesiydi.

 

Küçükle küçük, büyükle büyük olan, mütevazı, insan canlısı, espri yeteneği olan, halkla iç içe bir liderdi…

Gergin ortamları anlattığı fıkra ile yumuşatan, kendisine muhalif olanlarda dahi bu yeteneğiyle sayesinde sempati oluşturan biriydi.

“Lider” tanımının tam açıklamasıydı rahmetli Denktaş…

“Türkiyesiz cennete bile gitmem” diyecek kadar Türkiye aşığıydı.

 

13 Ocak 2012 tarihinde hayata gözlerini yuman Kurucu Cumhurbaşkanımıza Allah’tan rahmetler diliyorum, mekanı Cennet’te nurlar içinde uyusun.

Liderliğinde özgürüz, bağımsızız ve egemeniz.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili 

 

20. Yüzyılda Türk Devleti kuran iki Türk var.

Birisi Mustafa Kemal Atatürk, diğeri Rauf Raif Denktaş.

Kurdukları devletler, dıştan ve içten gelen bütün çabalara rağmen halen ayakta ve dimdik.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesini sadece kitaplardan ve hatıralardan okuyabildim ama Kıbrıs’ta kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin (KKTC) kuruluşuna giden süreci ve kuruluşunu an be an yaşadım, canlı şahidi oldum.

 

Türk Dünyasının kurulan son devletinin dünyaya gözünü açması çok da kolay olmadı.

Rumların Türk yerleşim yerlerine 21 Aralık 1963 sabahı uygulamaya koydukları eşzamanlı saldırılar, 11 yıl yaşadığımız bir soykırımı başlattı ama yeni bir Türk Devletinin kurulmasının çekirdeğini oluşturdu.

 

Esasen 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Anlaşmasının hemen sonrasında Atatürk hükümetinin bize gerdiği kanatlar hep üzerimizdeydi. 23 Aralık 1963’ten itibaren de tamamen Ana- yavru olduk. Özellikle 27 Aralık sabahı Anavatanımızın bizi kucaklayan kollarını, Türk Hava Kuvvetlerine ait jetlerin Lefkoşa üzerinde alçak yükseklikte uçarak, bizlere soykırım uygulamasını başlatan Makarios Hükümetine ihtar vermesi ile daha da hissettik.

Bu bilgiyi gazetelerden okumadım, Türk jetlerinin uçuşunu gören canlı şahitlerden biri olarak gözlerimle gördüm uçan kartallarımızı...

 

13 Ocak Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın ölüm yıldönümü. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın siyasete girişinin her ne kadar 28 Kasım 1948’de Lefkoşa’da Selimiye Camisi yanındaki meydanda yapılan miting ile başladığı sanılsa da, liderlik basamaklarını tırmanışı 23 Kasım 1957 tarihinde Türk Mukavemet Teşkilatını kurması ile oldu.

 

Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı ile devam eden siyasi hayatının bence en önemli adımı 21 Aralık 1963 günü başlayan Rum saldırılarından sonra inisiyatifi ele alıp hemen ve derhal “Genel Komite”yi kurması ve yönetmesi oldu.

 “Genel Komite”nin kurulması, KKTC’ye giden yolun ilk adımıydı.

İdari kadroda, günümüzde “Bakan” olarak tanımladığımız ama o günkü adı “Üye” olan 5 kahramanımız vardı. Başlarında da Rauf R. Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük…

 

Devlet olma yolundaki 2. adım, 15 Kasım 1967 tarihinde Yunan komando tümeninden destek alan silahlı Rumların Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırmasından sonra 27 Aralık 1967 tarihinde “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi”nin ilanı ile oldu. Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak hedefli yaptıkları her silahlı saldırı, Kıbrıs Türklerine devlet olma yolunda bir adım daha atmasının kapılarını açtı.

 

Şanslıyım ki birçok müzakerede Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın ekibinde yer aldım, kendisiyle yakınen çalışma lütfuna nail oldum.

Denktaş, yazmakla bitmeyecek bir çok özellikleri olan bir liderdi ama bana göre en önemli özelliklerinden bir tanesi, karşısındaki müzakereci ile konuşurken, söylediklerini kağıda eşzamanlı olarak yazabilmesiydi. (Deneyin yapamazsınız, hem konuşup hem de söylediklerinizi aynı anda yazamazsınız.)

Bir diğeri de müzakere sürecinde, ne olursa olsun, ne söylenirse söylensin, ne kadar kışkırtılsa da asla sinirlenmemesi ve bu tuzağa düşmemesiydi.

 

Küçükle küçük, büyükle büyük olan, mütevazı, insan canlısı, espri yeteneği olan, halkla iç içe bir liderdi…

Gergin ortamları anlattığı fıkra ile yumuşatan, kendisine muhalif olanlarda dahi bu yeteneğiyle sayesinde sempati oluşturan biriydi.

“Lider” tanımının tam açıklamasıydı rahmetli Denktaş…

“Türkiyesiz cennete bile gitmem” diyecek kadar Türkiye aşığıydı.

 

13 Ocak 2012 tarihinde hayata gözlerini yuman Kurucu Cumhurbaşkanımıza Allah’tan rahmetler diliyorum, mekanı Cennet’te nurlar içinde uyusun.

Liderliğinde özgürüz, bağımsızız ve egemeniz.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

 

Schwäbisch Hall/Crailsheim - Die Kardiologie-Fachdisziplinen des Diak Klinikums in Schwäbisch Hall und des Klinikums Crailsheim wurden von der Deutschen Gesellschaft für Kardiologie – Herz- und Kreislaufforschung als standortübergreifende Ausbildungsstätte für interventionelle Kardiologie zertifiziert.

Diese Auszeichnung unterstreicht die hohe Qualität der medizinischen Versorgung und die Bedeutung der engen Zusammenarbeit der beiden Kliniken für den Landkreis und darüber hinaus.

„Ein großer Meilenstein“

Professor Dr. med. Alexander Bauer, Direktor der kardiologischen Abteilungen an beiden Standorten und Leiter der Zentren für Herzrhythmusstörungen, freut sich über diese Anerkennung: „Die Zertifizierung ist ein wichtiger Schritt, um die stetige Weiterentwicklung der interventionellen Kardiologie voranzutreiben. Diese Disziplin hat sich in den vergangenen Jahren enorm entwickelt und nimmt heute eine bedeutende Rolle bei der Behandlung von Herz-Kreislauf-Erkrankungen ein.“ Dr. med. Roman Füller, Oberarzt und stellvertretender Leiter der Ausbildungsstätten, ergänzt: „Unser Ziel ist es, künftige Herzspezialistinnen und - spezialisten optimal auszubilden und so die Versorgung von Patientinnen und Patienten in unserer Region nachhaltig zu stärken.“

„Herausforderungen, durch steigende Zahl an Herz-Kreislauf-Erkrankungen“

Herz-Kreislauf-Erkrankungen sind in Deutschland nach wie vor die häufigste Todesursache und machen über 40 Prozent aller Todesfälle aus. Besonders alarmierend ist die wachsende Zahl junger Menschen, die unter schweren Herzerkrankungen leiden. Gerade angesichts dieser Herausforderungen ist die Kombination aus flächendeckender Präsenz und ausgezeichneter Qualität in der Herzmedizin entscheidend.

 

Die interventionelle Kardiologie konzentriert sich auf minimal-invasive Eingriffe am Herzen und herznahen Gefäßen, die meist über Katheter durchgeführt werden. Diese modernen Techniken ermöglichen präzise Diagnosen und schonendere Therapien.

Eine gemeinsame Erfolgsgeschichte

Für Werner Schmidt, Geschäftsführer der Kliniken in Schwäbisch Hall und
Crailsheim, ist die Zertifizierung ein logischer nächster Schritt: „Sie würdigt die professionelle und engagierte Arbeit aller unserer kardiologischen Chefärzte, auch die der Ärztinnen und Ärzte sowie des Pflegepersonals auf den Stationen. Gleichzeitig zeigt sie, welches Potenzial in der standortübergreifenden Zusammenarbeit steckt – eine Strategie, die wir auch in anderen Fachbereichen weiter intensivieren wollen.“

Hintergrundinformation

Die Kardiologie in Crailsheim und Schwäbisch Hall deckt ein breites Spektrum der Herzmedizin ab – von der Akutversorgung bis hin zu komplexen Eingriffen zum Beispiel auch im Bereich der strukturellen Herzerkrankungen, hier können Herzklappen Veränderungen in ihrer Struktur aufweisen, die die Funktion des Herzens beeinträchtigen. Mit der Zertifizierung als Ausbildungsstätte ist es nun möglich, künftige Spezialistinnen und Spezialisten praxisnah auf dem neuesten Stand der Medizin auszubilden.

 

Nach dem historischen Sturz des Assad-Regimes hat SPD-Bundestagsabgeordneter Markus Hümpfer zu einer offenen Bürgersprechstunde in den AWO-Clubraum Schweinfurt eingeladen. Ziel der Veranstaltung war es, die Sorgen und Hoffnungen der syrischen Gemeinschaft in der Region aufzugreifen und über die politischen Veränderungen sowie deren Auswirkungen auf das deutsche Asylrecht zu sprechen.


Im Raum Schweinfurt leben rund 2.000 Menschen mit syrischen Wurzeln, von denen etwa 1.000 bereits eingebürgert sind. Deutschlandweit zählt die syrische Gemeinschaft etwa eine Million Menschen. Viele von ihnen haben sich ein neues Leben aufgebaut, sind in essenziellen Berufen tätig, absolvieren eine Ausbildung oder studieren. Dennoch erleben sie Unsicherheit angesichts der politischen Forderungen nach Abschiebungen und der Aussetzung von Asylverfahren sowie Anträgen auf Familiennachzug.
„Im Mittelpunkt steht die Frage, wie Menschen, die unser Land bereichern, eine sichere Zukunft in Deutschland haben können“, betonte Markus Hümpfer. „Übereilte Abschiebeforderungen stürzen engagierte Menschen in Unsicherheit und sind nicht hinnehmbar.“ Er plädierte für eine individuelle Prüfung des Schutzbedarfs und sprach sich für vereinfachte Wege zur Niederlassungserlaubnis und Einbürgerung gut integrierter Menschen aus.


Die Teilnehmenden zeigten großes Interesse an der Möglichkeit, sich am Wiederaufbau Syriens zu beteiligen, ohne Deutschland verlassen zu müssen. Projekte, die deutsche und syrische Firmen gemeinsam umsetzen könnten, wurden ebenso diskutiert wie die Anerkennung und Nutzung des Potenzials gut ausgebildeter syrischer Fachkräfte. Hümpfer erklärte, dass derzeit über Regelungen diskutiert werde, die Reisen nach Syrien mit bestimmten Aufenthaltstiteln erleichtern könnten.
Gleichzeitig äußerten Teilnehmende ihre Hoffnung auf eine positive Entwicklung in Syrien. Die neue Regierung habe erste Reformen angestoßen, wie die Verbesserung der Situation der Kurden und die Förderung von Frauen in politischen Ämtern.


Die Veranstaltung verdeutlichte die Bedeutung des Dialogs zwischen Politik und betroffenen Menschen. MdB Markus Hümpfer versprach, die Anliegen der syrischen Gemeinschaft in die politische Debatte einzubringen und sich weiterhin für eine gerechte und humane Asylpolitik einzusetzen.